29 Ocak 2012 Pazar

CARIYELER VE ESIRPAZARI I

Bu yaziyi DÜSÜNMEK VE PAYLASMAK blogundan izinle almis bulunmaktayim; yine benim gibi paylasmak isteyenler lütfen blog sahibinden izin alarak yayinlasinlar.

 

 

CARİYELER VE ESİR PAZARI I


Yazan:
İbrahim Hakkı KONYALI
Köleliğin tarihi beşeriyet kadar eskidir. İptidaî heyeti içtimaiyelerde insan çalışma zaruretini ve mecburiyetini hissettiği gün, yorgunluk ve meşakkat veren bu işi kendinden daha zayıfına gördürmeyi düşünmüştür. İşte köleliğin  tohumu, böylece atılmış ve daha sonra mağlûp ve zayıf insanlar tabiî hürriyetlerinden mahrum edilerek alınır, satılır  metâ haline konulmuşlardır.
CARİYELER VE ESİR PAZARI

 İlk çağlarda fırsat bulunca düşmanını öldüren ferdler veyahud ordular; sonra bunları diri  diri yakalıyarak çalıştırmak için boyunlarına kölelik zincirini vurmuşlardır. Eski devirlerde çeşidli milletlerin kölelere  karşı aldıkları vaziyet başka başkadır. Mısırlılarda köle bir iş âleti sayılırdı. Aynı zamanda da süs ve azamet ifade ederdi.Mısır saraylarında köle ihtişamın bir remzi olarak kabul edilirdi. Köleler devletin âmme hizmetinde kullanılan malları idi, şiddetli muameleye maruz kalırlardı.


Hindlilerin MANO kanunu kölelere karşı pek insafsızdı. Bir köle BRAHMEN'e söverse cezası dilini dibinden koparmaktı. İstihza ederse on parmak uzunluğundaki bir hançer ateşte kızdırılarak kölenin ağzına sokulurdu. Köle bir Hindlinin vazifelerine karışırsa hükümdar ağzına, kulaklarina kaynar zeytin yağı akıtırdı. Hırsızlık yapan esir yakıldığı gibi bir BRAHMEN'i* döven köle de diri diri şişe geçirilerek kebab gibi kızartılırdı.

Asur'lular köleyi saraylarının ve evlerinin süs eşyası gibi kabul ederlerdi.(1) Milâddan 2430 yıl önce hükümdarlık eden HAMURABİ'nin koyduğu kanunda köleler hakkında bir çok hükümler vardır. Bu ka nuna göre borçlu alacaklısına karısını ve çocuklarını en çok dört seneye kadar köle olarak verebilirdi. Bir köle haksız olarak köleliğini inkâr ederse bir kulağı kesilirdi (2).

İranlılar(Persler) köleleri çoban yaparlar ziynet ve ihtişam malzemesi olarak da kullanırlardı.

Ermeniler ENATİS mabedinde dişi köleleri ilâhî fuhşa âlet yaparlardı. Bu kızgın ilâhe adına altı ayda bir yapılan bayramlarda on binlerce körpe kızoğlan kızın eteklerini kirletmeyi en büyük bir ibâdet sayarlardı. Bayram törenlerinde bütün kızların ırzı her çeşid erkeğe mübah kılınmıştı.Kapadokya'da da KOMANA mâbedinde köle kadınlar ve kızlar ayni şekilde mukaddes fuhşa tahsis edilirlerdi.

Eski Türklerle Çinliler ve İbrânîlerde köleler daha insanca muamele görürlerdi. 

Yunanlılarda kölelere değirmen taşı çevirtmek gibi ağır işler verilirdi. Efendisinin sözünü dinlemiyen kölenin alnına kızgın demirle damga vurulurdu.
Bir dişi köle satılırken kusurlu ve noksanlı olup olmadığı görülebilmek için çırılçıplak soyularak alıcıların tetkikine arzedilirdi.

Romada köle arttırma ile alınıp satılan bir metâ idi. Köleler esir pazarlarında yüksek bir taşın üstüne çıkarılarak teşhir edilirdi. Bir dişi köle satılırken kusurlu ve noksanlı olup olmadığı görülebilmek için çırılçıplak soyularak alıcıların tetkikine arzedilirdi. Bu usul bazı tâdillerle Şarkda ve İslâm dünyasında da tatbik ediliyordu. Roma kanunları kölenin sahibi için mutlak bir hâkimiyet tanırdı. Köle için en hafif ceza ayaklarına ve ellerine kalın bukağı1ar takarak her türlü işkence altında sapana koşmak ve tarla sürmekti. Suçlu köleleri ellerinden asarak ayaklarına ağır şeyler bağlamak da Romalıların tatbik ettikleri cezalardandı.

(1)    Er-Rıkku fil-İslâm. Sahife 27.

(2)    Hamurabi Kanunu. Sahife 36 ve 64

*1-Hint kast sisteminde din adamları sınıfına verilen ad. 2-Brahman, Hint felsefesi geleneğinde, hem içkin hem de aşkın olan, hem evrende ve hem de kendisinde varolan en yüksek varlığa kendisiyle birleşmenin nihai ve en yüksek hedef olarak addedildiği dünya ruhudur. 3-Hindistan kökenli ve hörgüçleri olan bir çeşit etçi sığır ırkıdır. gri ve kırmızı olarak iki ana renk hakimdir. sinekleri, dış parazitleri ve sıcağı çok iyi tolere eder.

CARIYE RESIMLERI

http://fwmail.net/img/i/2011/04/osmanli_harem_01_th.jpg

HAREME CARIYE

http://images.gittigidiyor.com/3538/Hareme-Cariye-1500-Parca__35385526_0.jpg

HIZMETLILER

http://www.buyutec.net/data/media/46/hizmetliler.jpg

SARAY ESRAFI

http://www.buyutec.net/data/media/46/saray-esrafi.jpg

SADRAZAM RESIMLERI

http://www.buyutec.net/data/media/46/sadrazamlar.jpg

VALIDE SULTAN RESIMLERI

http://www.buyutec.net/data/media/46/valide-sultan.jpg

TAKATA TAKATA JOE DASSIN


ÖZDEMIR ASAF´DAN

ÖZDEMIR ASAF´TAN

YAŞ 5: Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının, beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.

YAŞ 7: Meşrubat içerken gülersem, içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.

YAŞ 12: Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun, bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
...
YAŞ 13: Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin, beni daima mutlu ettiğini öğrendim.

YAŞ 15: Bazen hayvanların, kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını öğrendim.

YAŞ 18: İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim.

YAŞ 24: Aşkın kalbimi kırabileceğini; ama buna değer olduğunu öğrendim.

YAŞ 27: Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun, ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.

YAŞ 30: Önemli olan, başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim.

YAŞ 32: Eşimin beni hala sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında, küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.

YAŞ 35: Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.

YAŞ 38: Annemin beni görmekten, her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim..

YAŞ 40: Yalnızca minik bir kart göndererek bile, birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.

YAŞ 41: Herhangi bir işi, yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.

YAŞ 44: Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.

YAŞ 45: İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.

YAŞ 48: Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.

YAŞ 50: Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına veremeyeceğimi öğrendim.

YAŞ 51: İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.

YAŞ 53: Sancılar içinde kıvransam bile, başkalarına baş ağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.

YAŞ 55: Kiminle evleneceğin kararının, hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.

YAŞ 57: Öğrenmem gereken, daha pek çok şeyler olduğunu öğrendim.

[Özdemir ASAF]

ANNELIGIN BÖYLESI

Kim demis hayvanlar insanlar gibi düsünemez diye. Bakin bu kusun zekasina.Yavrulari üsümesin diye hazir sobayi bulmus kisin ortasinda. Hem de bir trafik lambasini.Ah bir de bizler duyarli olup kisin calilara, balkonlarimiza,pencerelerimize birer parca elma, cekirdek, dari, kuru ekmek türü seyler biraksakda yiyecek bulmalari onlar icin zorlasmasa.Böylelikle bizler de etrafimizda daha cok civildayan,kimseye de bir zarari olmayan bu dünya güzellerini görsek.
Kaynak : vimavima.blogcu.com

BEN COK GÜLDÜM. YA SIZ?

Şaka yapıyorum ya evlatlık değilsin =D


Kaynak : ireyka.blogcu.com

MEHMET AKIF ´DEN

Mehmet Akif´den

Göz yummakla kör olmaz; külün altinda ates
Ne kadar dursa bunalmaz: hele bir ac, hele es!
Safahat ( Süleymaniye Kürsüsünde ) Mehmet Akif Ersoy

ÖZDEMIR ASAF´TAN

Özdemir Asaf´dan

Herkese kendimi anlatiyorum.
Kime kendimi anlatsam sasiriyor.
Kendimi kime anlatacagimi sasiriyorum.
Hic kimse ilkin kendine alisik degil.
Özdemir Asaf

GAROU,PATRICK,DANIEL BELLE


KISNISLI SARMISAKLI FASULYE

KISNISLI SARMISAKLI TAZE FASULYE

Hazırlama Zamanı 15 dakika
Pişirme Zamanı 15 dakika

Malzemeler

  • MALZEMELER:
  • Bir avuc dolusu yesil fasulye
  • 1 adet orta boy domates
  • 2 adet sivri biber
  • 1 adet sogan
  • 50 gr. kadar dana eti
  • 3-4 tane kuru kisnis
  • 2-3 dis sarmisak
  • 1 yemek kasigi soya sosu
  • 1 yemek kasigi salca
  • 1 tutam kimyon
  • 1 tutam karabiber
  • 1tutam tuz
  • 3-4 yemek kasigi sivi yag

Hazırlanışı

  • YAPILISI:

  • Dana etini buzluktan yeni cikardiginizda bir satir yada kalin bicak yardimiyla 3- 4 cm genisliginde uzunlamasina ince ince dograyin. Yesil Fasulyeleri yikayip herbirini yanlamasina olacak sekilde incecik dograyin. Önceden domatesi kücük kareler halinde dograyip, bir tabak icerisine hazirlayin. Ayni sekilde sogani da dograyin ama uzunlamasina. Sarmisaklar ince fakat iri kesilmelidir yemekte gözükmesi gerekiyor. Derince bir tencereye sivi yagi koyup kizdirin. Yagdan dumanlar cikmaya basladiginda bir elinize bir tabaga hazirladigniz etleri diger elinize tencerenin kapagini alarak cabucak etleri tencereye atip hemen kapagini kapatin. Bu hem yagin size sicramasini engelleyecek hem de etler sokla piseceginden yemege ayri bir lezzet ve koku verecektir. Ardindan 3-4 tane kuru kisnisi atip yine bir kasikla karistirin. Hemen soganlari ve sarmisagin yarisini ilave edip yine 1dakika karistirin. Yesil fasulyenin tamamini ilave edip kavurmaya devam edin. Biraz renk degistirmeye baslayinca da domatesini ilave edin. Kestiginiz sivri biberleride katip yine bir iki kez karistirin. Yemege yarim bardak su ve 1 yemek kasigi salca katin. Sonra soya sosunu ve diger baharatlari vede kalan sarmisagi katarak atesten alin. Fasulyenin tam pismemesi gerekiyor kendi yesil rengini kaybetmemesi ve vitamininin icinde kalmasi icin. Bu yemek Dogu Türkistan da cokca yenen bir yemektir. Servisi yapilirken yaninda genelde bizim makarnamiza benzer bir yemek( baska bir zaman size tarifini verecegim) yada pirinc pilavi yenir. Bu yemek cok cabuk pisireceginiz bir yemektir. Asagi yukari 10 dakikada yemegi sofranizda sunabilirsiniz.

ÜRDÜN USULÜ PILAV

ÜRDÜN USULÜ PILAV

Malzemeler

  • !!1 pilav, 3 su bardagi pirinc, 1 yufka, 4 patates, 2 sogan, 1 yemek kasigi tereyagi, 1 cay kasigi zerdecal, 1 kahve kasigi yeni bahar

Hazırlanışı

  • Pilici temizleyip 30 dakika kadar kaynatarak pisirin. Soguduktan sonra etlerini kemiklerinden ayirin. Etlerini kusbasi olarak dograyin.Suyunu ise pilav yapimi icin saklayin.Soganlari incecik kiyin. Bir firin yada tencereye tereyagini koyup soganlar pembelesene kadar kavurun. Üzerine 4 su bardagi tavuk suyu koyup zerdecal ve yeni bhari ilave edin.Pirinci yikayip bu suya katin. Tuzu koyduktan sonra biraz pismeye birakin.Sonra 200° C deki firinda 20 dakika pisirin. Patatesleri kusbasi dograyip kizgin yagda sote edin.Firin tepsinizin dibini yaglayip yufkanizi serin.Tuzu, biberi, pilic etini , patatesleri ve pilavi da yayarak pilavin üzeri kapanacak sekilde yufkayi ice dogru kapatin.150 °C deki firinda 20 dakika daha pisirip servis öncesi alt üst ederek sofraya getirin.

ZEYTIN SALATASI

ZEYTIN SALATASI

Malzemeler

  • 200 gr. yesil zeytin,1/ 2 demet maydanoz, 2_3 dal yesil sogan, 1 kirmizi biber, 1 yesil biber, 1corba kasigi nar eksisi, arzuy göre 1 domates, 1 salatalik tursusu 1 dis sarmisak, 2 corba kasigi zeytin yagi, tuz

Hazırlanışı

  • Zeytinleri yuvarlak olarak dilimleyin. salatalik tursusunu da kücük kücük dograyin. Diger malzemeler olan kirmizi biber, yesil biberi de dograyin.Sosu icin sarmisaklari ezin limonsuyu, kiyilmis maydanoz, nar eksisi,zeytin yagi, tuz kati hesini karistirin. biraz buzdolabinda beklettikten sonra servis tabagina alarak afiyetle yiyin.
ben bu salatamda hazir kirmizi biber tursulu yesil zeytin kullandim.

MR.SAXOBEAT ALEXANDRA STAN


PAELLA ISPANYOL YEMEKLERIINDEN

PAELLA ( ISPANYOL YEMEKLERINDEN )

MALZEMELER:1 kilo pirinc, 1 cay bardagi kadar sivi yag, 1 tatli kasigi safran, tuz, kirmizi biber, 400 gr. kadar karides, 250- 300 gr. kalamar, 300 gr. midye ici, 1 fener baligi,300 gr. da mürekkep baligi, 4- yada 5 dis sarmisak, 100 gr. kadar bezelye
YAPILISI: Pirincleri iyi0ce yikayip kevgirden gecirin. Bir tencereye de sivi yagi koyarak ince ince dogradiginiz sarmisak ve soganlari pembelesene kadar kizartin.Ardindan güzelce yikayip süzdügünüz deniz mamüllerini de bu tencereye ilave ederek biraz kavurun.Sonra sirasiyla pirinc, su, tuz, kirmizi biber ve safran ekleyerek tencerenin agzini kapatip agir ateste pilav kivamina gelenedek pisirin. Sicak olarak servis yapin. Tabii ispanyollar original tarifinde buna domuz pastirmasi koyarlar.Oldukca ünlü yemeklerindendir. Bütün avrupalilar paellaya cildirir. Hatta festival yemegidir.Bence sizler de severek yiyeceksiniz. Oldukca besleyicidir. Ama sakin bizim pastirmamizi koyup denemeyin. Yakismiyor. Ben ilk yaptigim da begenmedim. Hepinize afiyet olsun

AYI SIZLER ICIN YAKALADIM

ARKADASAR AYI SIZLER ICIN YAKALADIM

Dün alisverise giderken cektim iyi olmus mu? Yildizi da cektim ama güzel cikmamis.Begenilerinize sunuyorum.

AYTUNC&DUYGU WORLD SALSA CHAMP.


PORSELENTUTKUMDAN 2

PORSELEN TUTKUMDAN 2

Bunlarda alel acele mutfakta cektiklerimden.Gerisi peyder pey olacak.Ben güle, gül cicegi motifine, kokusuna hastayim;neden bilmem, eskici gibi toplarim hep.Cogu sadece benim icindir keyif yapmam icin o konuda bencilim maalesef.Ayrica cay tiryakisiyim desem yeri var bir sürü cayim vardir exotic.Her bir cay fincanini onlarla özdeslestirdigim.Her cay benim icin her fincanda apayri bir tada apayri bir nostaljiye dönüsüyor adeta.Onlarla zaman tünelinde bir geriye bir ileriye gidiyorum gelecegi yasarcasina.Vazgecilmez ilham kaynaklarim benim.Bazilari der ya kahve icmedim kafam basmiyor diye bende de cay öyle ritualiyle cayimi icmedim mi kafam basmiyor.Herkese güzel günler diliyorum...

ANNE SEVGISI


NEDEN KABIN MEMURU


PORSELEN TUTKUMDAN 1

PORSELEN TUTKUMDAN 1

Bunlarin cogunu bir kaci haric  bit pazarlarindan aldim.Ama benim icin son derece kiymetliler.Öncelikle benim icin eski olmalari itibariyle bir önem tasiyorlar sonra porselen kalitesi. O kadar inceler ki cam gibiler.Insan cay icerken fincanin icinden isigi görebiliyor. Eski insanlar ne kadar zevklilermis bunu cay icerken daha iyi anliyorum.Benim icin pahali olmayan zevkli bir hobi. Zaman zaman digerlerini de sizlerle paylasacagim. Neme lazim kirilir mirilirlar bende hatiralari kalsin onlari dokumentliyeyimde.Umarim sizlerde benim gibi onlari hos bulursunuz.

PERRY COMO AND I LOVE YOU SO


GÜL BAHCESI

Gül Bahçesi

Bu paylasimi Muhterem Bülent Menekse´nin blogundan aldim.Sizlerinde cok begeneceginizi umuyorum.          
  Bir gezginin yolu günün birinde bir bahçeye varmış.
 O bahçede yalnız gül yetişirmiş.Birbirinden narin ve zarif güller.
 O güller kadar zarif ve latif bir hatun kapı önünde duruyormuş.
 GEZGİN hatuna hayranlık ve saygı ile yaklaşip kendisini takdim etmiş. Ve hatundan adını bağışlamasını istemiş.

HATUN: bana SEVGİ derler.

GEZGİN: Sevgi hatun burada yalnız mı oturuyorsunuz?

SEVGİ: hayır eşimle beraber oturuyoruz. Ona İLİM derler.
 Şu anda bahçede çalisiyor. Bıkmaz yorulmaz bir kişidir.

GEZGİN: Bahçeyi dolaşmama izin var mı?

SEVGİ: Hay hay...lütfen ayakkabılarınızı çikarinda SAYGI dediğimiz şu mestleri giyiniz.
 Onlar öylece konuşurken İLİM çikagelmis. Bahçeyi birlikte dolaşmaya başlamışlar.
 SEVGİ önde İLİM ve GEZGİN arkada yürüyorlarmış.
 Her gülün bir adı varmış. MUTLULUK, HOŞGÖRÜ, SABIR, KANAAT,
 ADALET, İRADE,ŞEFKAT, MERHAMET, AKIL, HİKMET, KUDRET,
 SAMİMİYET, TEVAZU, FAZİLET VE...
 bu kadar çesitte ve bu kadar yoğunlukta güzellik bu kadar bakım ve özen,
 böylesine bir düzen karşisında heyecanlanan ve hayrete düşen gezgin bahçıvan ilim efendiye sormuş:

GEZGİN: Siz hangi gülün hangi isimde olduğunu bazen karıştırıyormuşsunuz?

İLİM: Bazen şaşirdığım oluyorsa da SEVGİ hemen yardımıma koşuyor bana doğru ismi hatırlatıyor.

GEZGİN: Güllerin erip eriştiği bu toprağın bir özelligi var mı?

İLİM: Özelligi olup olmadığını bilmiyorum.Bu toprağı bize VEFA adında bir dostumuz getirir.
 VEFA dostumuzun dediğine göre,örnegin; MERHAMETLİ bir insan görünce,
 ondan oluşan toprağı bize getirir, bizde onu MERHAMET gülünün altına serpiveririz veya
 ŞEFKATLİ bir insan görünce ondan oluşan toprağı bize getirir,
 bizde o toprağı ŞEFKAT gülünün altına sereriz ve bu böyle devam edip gider.

GEZGİN: Güller arasında aşi yapılıyor mu?

İLİM: Elbette HAYAL gülüne GERÇEK i aşiladık; ÜMIT gülü oluştu.
 İMAN gülüne HİZMET i aşiladık; TESLİMİYET gülü oluştu.
 HİKMET gülüne AKIL 'ı aşiladık; İRADE gülü oluştu. Bu aşiları sürekli yapmak zorundayız.
 Örnegin; o muhteşem ADALET gülüne KUDRET gülünü aşilamazsak,
 ADALET hemen sararıp soluyor. Aciz kalıyor.
 KUDRET gülüne ADALET'i aşilamazsak KUDRET gülünün toprağında ZULÜM böcekleri üreyiveriyor.

GEZGİN: Bu aşiları siz mi yapıyorsunuz?

İLİM: Çelikleri ben hazırlıyorum ama aşiyı koyup kovuşturan eşim SEVGİ dir.
 O ilham kalemini eline alır, aşilanacak varlığın AKIL perdesini yumuşak yumuşak aralar,
 böylece o varlığın gönlüne ulaşir,oraya aşi çeligini bir güzel yerleştirir.
 Sonra da oluşan bütün kader sicimi ile tatlı tatlı sarar.
 Bütün bu isleri bu aşamaları her seferinde ayni dolgun zevk ve heyecan içinde seyrederim.
 Sanki o anda Rabbim yanımızdaymış gibi...

GEZGİN:tercih ettiğiniz güller var mı? İLİM: Aslında yok.
 Fakat eşim SEVGİ; HOŞGÖRÜ için 'o benim beş duyumdur.' der.
 SAMİMİYET için, 'o benim AHLAKIMDIR' der. TEVAZU için, 'o benim EDEBİM dir' der,
 ama ÜMIT'e fazlaca düşkün galiba... Zira ÜMIT için 'o benim kanımdır' der durur...
 Bir kaç gün sonra gezginimiz bir kasabaya varmış. Bir kahvehaneye girmiş.
 Burası oldukça tenha imiş. Kuytu bir köşede bir kişi oturuyor ve çay içiyormuş.
 Gezginimiz bu zata yaklaşmış, yanına oturmuş, kendisini takdim etmiş,
 adını bağışlamasını dilemiş.... o zat demiş ki:

ADEM: Bana ADEM derler.
 Gezginimiz başindan geçenleri;gül bahçesini, iki soylu bahçıvanı, konuşmaları anlatmış.
 Adem dinlemiş.Sonunda demiş ki:O bahçeye İNSANLIĞIN KEMAL BAHÇESİ derler.......

THE WAY USED TO BE ENGELBERT HUMPERDINCK


OGLUMA FARUK NAFIZ CAMLIBEL

OGLUMA FARUK NAFIZ CAMLIBEL

Oğluma / Faruk Nafiz Çamlıbel

Biliyorsun ki,oğlum,ortada ne sen varsın,
Ne seni yeryüzüne getirecek bir anne:
Bir gün cihâna gelmen mukadderse,anlarsın,
Bu gelişten gözümü,göynümü yıldıran ne?

Her gün saban başında topladığın kederler
Seni yorgun çıkarır sabahın altısına
Çalışkan ellerine bakanlar kirli derler,
Leke derler alnında güneş karaltısına.

İnce belin bükülmez zamanın dizlerinde,
Öpülen eteklere ayağını silersin.
Yoksulluğun yüzerek sonsuz denizlerinde
Gördüğün her kıt’aya açıktan diş bilersin.

Ayağından çarıklar dökülür parça parça,
Gözyaşların çürütür gömleğinin kolunu.
Bir lokmanın ardında dolaşır haftalarca,
Sürgün gibi gezersin kendi Anadolu’nu!

Fazîlet arkadaşın,hakîkat yoldaşınla
Seyredersin yabancı bir ufkun bahârını,
Bulutları delsen de yükselen dik başınla
Sonunda bir dişiye maledersin varını.

Akşamları bir camın önünde,seni değil,
Elindeki çıkını gözetliyen karındır.
Hakkın önünde değil,zulmün önünde eğil!
Taçlar bile cihanda eğilen başlarındır...

Derdim,omuzlarına yük olmasın bu varlık,
Derdim,oğlum ne Haktan,ne kuldan bir şey umsun
Nasip olmaz kimseye bu kadar bahtiyarlık
Ki sen benim doğmamış,doğmayacak oğlumsun!

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
(Han Duvarları)