TÜRK GELIN ( 8 )
…...........
Bu adam, sonradan ögrendigine göre,
otonom bölgede komünist parti üyelerinden birisi imis. Dedemi,
babami ve amcami alarak, onlari gizli birseyler konusurlarken
görmüstüm; megerse o vakit adam,“ sizin su isimde Afganistan´da
bir tanidiginiz var mi? „ diye sormus. Tabii bizimkiler
korkularindan“ biz kesinlikle öyle birini tanimiyoruz „ diyerek
redd- i isyan etmisler, diyerek anlatmaya devam etmistir.
Oysa bahsedilen kisi gercekte Önder´in
babasinin amcasinin ogludur ve Mao devriminden önce ailesiyle
birlikte Afganistan´a yerlesmistir.
Aradan 15 gün kadar daha gecer, ve
ayni SIVE tekrar gelmistir evi ziyarete. Bu kez, evin erkeklerine,
bahsedilen kisiyi taniyorsaniz, taniyoruz deyin; cünkü bu bir
sinama degil, gercek ve cok ciddi bir davet; hatta arzu ederseniz
Cin´den ayrilabileceginizin izni geldi der. Bunun üzerine, Önder´in
babasi, denen kisinin amcaoglu oldugunu, tanidigini ve Afganistan´a
gitmek istedigini söyler. Gelen Sive, bunun disisleri bakanligindan
gelen özel bir emir oldugunu, kimselere duyurulmamasi gerektigini
söyler ve böylece bir- iki gün icerisinde yanlarina sadece yiyecek
ve giyecek alarak, kimseciklere veda etmeden, bir gece yarisi, özel
görevliler esliginde coluk cocuk Cin sinirina getirirlirler. Önder
henüz cok kücüktür ( asagi yukari 8 yaslarindadir) ama esek
sirtindaki bu zorlu seyahati gayet iyi hatirlamaktadir. Kendilerine 4
esek verilmis, 2 esekte ise Mao´nun cerceveli resimleri ve
propaganda kitaplari yüklenmistir parti görevlilerince. Oraya
gittiklerinde Cin´i iyi anlatsinlar diye verilmistir. Diger
eseklerde de amca oglunun diger akrabalarinin ve ve Önder´in
ailesinin cüzzi esyalari yeralmaktadir.
Önder, bunu Mao zamaninda yurtdisina
cikisina izin verilen belki de tek insanlar olduklarini Pervin´e
vurgularken, bunun sebebinin ise su oldugunu ifade eder:
Pervin, saskinlikla, tesadüfün
böylesi der gibi, dinlemektedir Önder´i.
Bu sözü edilen amca oglu da babasi
gibi doktordur. Basarili bir Akupunktur ve ortopedi uzmanidir.
Dönemin Afgan disisleri bakaninin ise 25 yaslarinda kücüklügünden
beri yatalak bir oglu vardir. Bu doktorun tedavisi ile yatalak genc
oturabilecek kadar sagligna kavustugundan, bakan cok minnettar
kalmis,ne dilerse yapmaya calisacagina dair teminat vermistir. O da
para yerine Cin´deki akrabalarinin, özellikle de Önder´in
babasinin oraya getirilmesini arzu ettigini söylemistir. Afgan bakan
elinden geleni yapacagini söylemis ve sonucta da sözünde durmus,
bir dizi görüsmelerden sonra bu is hallolmustu.
Yolculuk sirasinda, Pamir daglarini
gectiklerini, havanin buz gibi oldugunu; biz cocuklari yün yumagi
gibi sarip sarmalamalarina ragmen üsüyor, aldigimiz nefes donuyor,
babamlarin yüzü kardan ve hayvanlarin burunlarinda buzlar
olusuyordu diye bahsetmeye devam eder, Önder.
Dag yolundaki zaman zaman gecmek
zorunda kaldiklari ucurumlarda, o eseklerin o kadar usta oldugunu,
hayvanlarin bazi yerlerde ancak bir insanin gecebilecegi dar yolda
dahi, tek ayaklarini hizali hizali atarak ilerlediklerini, sinirdan
10-15 km uzaklasmalarina ragmen korkudan resim yüklü 2 esegin
yükünü bosaltamayip, kendilerinin yaya yürüdügünü anlatir.
Cünkü her seferinde buna yeltendiklerinde ya bizi dürbünle
seyrediyorlarsa, geri cevirmesinler, bir de o zaman hapse gireriz,resimleri nasil indirirsiniz diye bizden hesap sormasinlar diye düsünüp vaz gecerler.
Nihayet resimleri ve kitaplari ancak
dagin öbür yakasina gectiklerinde, Cin sinirindan gözle
görülemeyecek uzaklikta oldugunda bosaltip ,o vakte kadar yaya
yürümekte olan kadinlar oturtulmustur, esek sirtina.
Önder´in Pervin´e anilarini
anlatirken hala gözlerinde o ani yasamakta oldugunu, hala o
gözlerdeki minik Önder´i görmek mümkündü.
Dagin öte yakasina gecip, biraz
ilerlediklerinde ,ohhhh rahatladik düzlük sayilabilecek bir yere
geldik diye düsünürken, birden karsilarina silahli 20-25 atli
belirmistir. Yüksek sesle bagiriyorlar, ne dedikleri anlasilmiyordu.
Bu atlilar erkekleri ellerinden baglamis, kadinlari birarada duracak
sekilde gözaltinda tutup hatta Önder´in anlattigina göre
cocuklarin bile uslu durmasi gerekiyordu, hepsi sesiz bir korkuya
kapilmisti. Gerci, o atlilar epey insanin oldugu bir yere
getirmislerdi onlari; ama dillerini anlamadiklarindan, o adamlarin
eskiya olup olmadiklarini, kendi akibetlerinin ne oldugunu kestiremediklerinden, korkuyla cocuklar dahil beklesiyorlardi. Bir ara
bütün erkekleri alip götürürler. Yaklasik 10-15 saat sonra
erkekler geri dönmüs yüzlerinde bir memnuniyet ifadesiyle“ artik
hürüz „ diye ailelerine bu uzun sorgulamadan sonraki müjdeyi vermislerdi. Bulunduklari yer
hala dagin tepesi gibi bir yerdi, ama bu Afgan grup onlari 1-2 ay
iyice misafir etmis sonra sehre refakat etmislerdir.
Önder, Pervin´e bu atlilarin
basindaki kisinin sonradan Afgan- Sovyet savasi sirasinda adindan cok
bahsettirecek bir general ve asiret reisi oldugunu söyler.Yani baris zamanlarinda siniri korumakla görevli orada da yasayan yerli halktir o grup. Hatta
Pervin ismini biliyor olmasina ragmen zaman icerisinde hafizasindan
silinmistir. Ancak Özal zamaninda Türkiye´ye kabul edilen 4000
Afgan ailenin icerisinde oldugunu, Van civarina yerlestirildiklerini
tvdeki haberlerden 80´li yillar duydugunu hatirlamaktadir. Önder
ondan, cok iyi biri idi, bizlerle cok iyi ilglenilmesini sagladi,
diye söz etmistir.
Herneyse, böylece aile bir iki
sehirden sonra sonunda Kabil´e yerlesmis, Önder de artik orada okula
baslamisti. Carcabuk dili ögrenen babasi ve annesi de calismaya
baslamislardir.
.....................
.....................