YASAMAK CESARET ISTER
Not: Bu yaziyi bir baska blog arkadasimin sayfasinda görüp izni ile kopyaliyorum ama gercek sahibini bilmyorum yazinin maalesef. Pek cok kisiye hitap edebilecegini düsündügüm icin ben de blogumda paylasmayi uygun gördüm.
•
Oscar WILDE’ın
söylediği gibi birçoğumuz yalnızca günü kurtarır, “var olmak” ile yetinir ve
kendi ağırlığı altında ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri oldukları gibi
kabul etmek ve bu değişmezlik düzeninden kendine yeni bir yaşam sevinci
yaratmak da yürek ister, değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da...
Sanıldığı gibi insanın korku kaynağı dünya, insanlar, yaşamın zorlukları
benzeri şeyler değil, bizzat kendisidir. İnsan kendi duygularından, kendi
zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker, yaşama her
dokunduğunda; duygularının alevlenip onu yakacağından çekinir. İşte bu yüzden
kaçar yaşamdan, aşktan, öfkeden, hareketten, sevinçten, sevgiden ve kendisinden
kaçar.
Korkuları yüzünden yaşayamadığı bir hayatı taşımaktan yorularak, kendisine
uydurduğu binbir mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp,
gizliden gizliye yok olmaya cabalar. Kendinden başka kimsenin delemeyeceği bir
zırh koyar hayatla arasına… Korkunun en yakın dostu acımaktır; böylece insan
yaşamdan korktukça kendine acımaya, zavallılaştırmaya başlar. Yaşam ile yüzyüze
gelmektense ağır ağır yok olmayı seçer. O korktukça azalır gücü, korkuyla
yaralanan bedeni artık en küçük dokunuşlarda bile acı ile inler; her acıda
korkusu biraz daha artar ve girdap gibi içine çeker onu güçsüzlük… Kendi
korkusuna “kader” der sonra; korkuyu değiştirilmesi mümkün olmayan bir gerçek,
alnına yazılmış bir yazgı olarak görür.
Yeni bir aşk düşüncesi bile titretir onu; kalabalıktan korktuğu kadar
yalnızlıktan da korkar, hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir.
Sırtında taşımakta güçlük çektiği hayatı, yaşamaktan korktuğu geleceği ve
yaşayamadığı geçmişi arasında sıkışıp kalır insan... Zaman, insanı sancıya
mıhladığında vakit geçmek bilmez; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları
çıkar insanın karşısına… Mutluluk vardır, hatta her zaman çok yakındadır; fakat
o mutluluğu değil, mutluluğun ardında sezilen acıyı görür. Güzel anların da bir
sonu vardır; olaylara bu açıdan bakar ve güzel anlarında tadını çıkartamaz.
Terkedilme, sevdiği kadar sevilememe korkusundan aşkını dahi yaşayamaz.
Yaşamak cesaret ister! Belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar,
çoğunluğu kıpırdamaz bile; yaşama yaklaşabilmek için tek bir adım bile atmaya
yetmez cesareti… Ona sevinci gösterseniz “ya sonra” diye sorar, aşkı
gösterseniz yine ayni sorudur onun aklini kurcalayan; “ya sonra”… Öfke, coşku,
dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme, hep aynı soruyu sürükler peşinden; ”ya
sonra”… Bilinmeyen bir “ya sonra” için bilinenlerin hepsini ıskalamayı
kabullenir.
Ama ne garip; duygularından, yaşanacakların “sonrasından” korkanlar, acıdan
sakınanlar çeker en büyük acıyı… Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar
gibi boy atıp ruhlarına dolaşır. “Sonrası umurumda değil” deyip yaşamla kucak
kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı, yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp
dururlar, çektikleri acılardan söz ederler, acıyı da çekerler gerçekten ama
“acıdan korktukları için” bunca acıyı çektiklerini göremezler bir türlü...
Yaşamanın cesaret istediğini fark etmezler. Onun için çok az insan yaşar!
Çoğunluk yalnızca günü kurtarır; yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz
bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında…
Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle
tıslayan bir yılan görmüş bir tavşan gibi bizi hareketsiz bırakan... Ve ne
kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Nekadar yaşarsanız, cesaretiniz
o ölçüde bilenir. Yaşamıyorsanız eğer; bu başkalarından dolayı değildir. Sizi
güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan;
değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin
üstüne gitmenize izin vermeyen, “sizi yaşatmayan”, kendi korkularınızdır.
Yaşamak, cesaret ister çünkü…
yaşamak, yaşam sevinci ister..yaşam sevinci olanlar yaşıyor demektir..
YanıtlaSilYasam sevincimiz hiccbirimizin kaybolmamasi dilegiyle... Tesekkürler yorumun icin
Sil