Pervin,
artik cok zorlu bir hayatin icine girmisti. Hemen her hafta ucuslari elverdigi
müddetce ya ucusa gitmeden önce yada sonrasinda ugruyordu aileye biraz daha
tanisabilmek icin. Oysa, onlarin dillerini bilmedigi yada cogunu anlamadigi
icin ayaklari geri geri gidiyordu aslinda. Hislerini belli etmemeye
calisiyordu. Cünkü ziyaret etmek bir sey degildi; seve seve yapilacak seydi.
Lakin, kayinvalidesinin yüzünden düsen bin parca oldugu gibi onu gördügüne
memnun olmadigi her halinden belli oluyordu..Bir de bir hafta gitmeyecek olsa
ogluna ondan sikayetci olmasiydi. Halbuki, onlarin evi Istanbul´un bir basinda
Pervin´lerin ki diger ucunda idi. Hele isinin öncesi ve sonrasi olunca extra
bir yorgunluktan baska bir sey getirmiyordu bu ziyaret. Cok yogun ucuslari vardi
ve uzun ucus saatleri de eklenince
kayinvalidenin bu halden anlamaz tavri offf ya dedittirecek cinstendi.
Önceleri,
kayinvalidesinin kendisini anlamadigini bunun dil sorunundan kaynaklandigini
düsünse de; bunun böyle olmadigini ,aslinda Pervin´in tüm kabahatinin Türk
olmus olmak oldugunu zaman ona gösterecekti.
Bazen,
mimiklerinden ya da ses tonundan kendi
hakkinda hos seyler söylemedigine kanaat getirse araya giren kücük görümceleri
annelerini korumaya alip; “ siz yanlis anladiniz o kelime o manada degil annem
öyle söylemedi” laflariyla günler gecer
olmustu. Farkediyordu; kendisiyle az ama kaba ses tonuyla konusan kayinvalidenin
sözleri, kendisine dogru cevrilmiyordu. Oysa, kendi annebabasinin ögütleri
dogrultusunda zorla da olsa, en mutlu gülücügünü takinip, hicbir sey olmamis
gibi, esi icin, kendi annebabasi icin, bir sürü hediyelerle kapilarini
caliyordu. Itina da ediyordu, kendisine kapinin acilmasindan haric neredeyse
hic konusulmuyordu.Her seferinde, Pervin imzayi attigi kagit parcasina pisman
olarak evden ayriliyor; neredeyse dokunacak olsaniz aglayacak hale geliyordu.
Evde
bir tek annesiyle dertlesebiliyordu. Zaten sizlanmasininda kendisine bir fayda
getirmeyecegini babasi istenmeye geldigi gün cok acik bir dille ifade etmisti.
Artik dönüsü olmayan bir yolda idi; yani yalniz savasci idi. Hic olmazsa,
Almanya´ya gidene, dügünü olana, nihayet kendi evini kurana kadar, bu duruma
sabir göstermesi icab ediyordu.
Kendi annesi, “kizim baska eve girmek baska bir dünya
ya girmek gibidir. Sen ki, gercekten bambaska dünya ya girmek üzeresin hatta.
Senin icinde, onlar icinde, her sey normal. Onlar seni, sen onlari taniyinca
kadar sen saygi da kusur etme, onlarda
anlayacaklardir. Hem, kadin kalbinden rahatsizmis belki, keyfi o yüzden
yoktur” diye kizini ön yargidan uzak tutmaya calisir.
Oysa, aileyi bizzat birebir gören ( Kayinpeder haric)
kendisi oldugu icin,onun böyle olmadigini gayet iyi biliyordu. Mesleginden
dolayi, genc yasina ragmen biraz insanlari tanir olmustu; cünkü günde ucakta
800-900 kisi ile yüzyüze geliyordu.
Yine böyle günlerden birinde idi. Pervin pür dikkat
onlarin dillerini anlamaya calisiyor; gözüne carpan onlarin adet, sofra
düzeni, ikram gibi biz Türklere degisik gelenleri hafizasina kayd etmeye calisiyordu.
Her nedense her ziyarete gittiginde mutlaka birileri gelir, inceden inceye
durmadan süzerlerdi onu. Aralarinda bir seyler konusurlardi hakkinda. Bazen,
nedense bu laflar farscaya dönerdi ki, hic anlamasin diye. Hep merak etmisti
"maugiz" lafi ne idi diye. Cünkü en cok duydugu kelime bu idi. Acaba "bu kiz"
manasina mi geliyor dese görümceleri yine öyle degil diye mazeret
uyduruyorlardi her seferinde. Bir müddet sonra bunu sorma geregi bile duymamaya
baslamisti; cünkü bunun bu manaya geldigini coktan anlamisti. Ismi yerine bu
sifatla konusulmasina icerlemisti.Hem ne idi bu kadar hakkinda konusulacak ne
yapmisti bu müstakbel maugiz (Pervin).
Bir
gün, bir genc kiz daha gelmistir; onun gittigi günde. Gariptir ki, yüzünde
gülücükler acmistir o somurtuk kayinvalidenin yüzünde. Ilk kez o zaman fark
etmisti Pervin, bu kiz baska biri idi. Cünkü kayinvalidesi konusurken Pervin´den
tarafi bakip bir göz temasi bile kurmuyordu hatta onunla ilgili birsey
söylerken sesinin tonu degisiyordu. Sonraki pek cok günde kayinvalide sudan
sebeplerle o kizin yada o kizin kizkardesinin önünde tersliyor yada
bagiriyordu ona.
Pervin,
onun ne dedigini anlayamadigindan yanlis reaksiyon vermekten sakinmisti.O kiz
kayinvalidenin bu tavrindan cesaret alip Pervinin kücük görümceleriyle muzipce
bir seyler konusup ona dogru bakarak gülüsüyorlardi.Kayinvalide bu duruma cok
kez bariz bir sekilde sahit olsa dahi hic de kimseyi uyarmamis,bilakis memnun
olmustu.
Esine söz vermisti; evlendiginde kayinvalidesine anlasamadigi bir gelin degil; onun sözünü dinleyen, saygi gösteren, bir gelin olacak; cidden onu annesi gibi görecekti.Ama nafile idi cabalari. Görünen oydu ki hata yapsa cahilligine verilebilecek Pervin degil; galiba büyüklük göstermesi gereken kayinvalide, henüz olgunlasamamis biri idi.
Esine söz vermisti; evlendiginde kayinvalidesine anlasamadigi bir gelin degil; onun sözünü dinleyen, saygi gösteren, bir gelin olacak; cidden onu annesi gibi görecekti.Ama nafile idi cabalari. Görünen oydu ki hata yapsa cahilligine verilebilecek Pervin degil; galiba büyüklük göstermesi gereken kayinvalide, henüz olgunlasamamis biri idi.
Artik
Pervin bu durumu ve kizi acikca Önder
ile konusmaya karar vermisti. Simdiye kadar sormamakla belki gec bile
kalmisti.Hayati nereye dogru gidiyor bunu ögrenmeli idi.
………………..
Kum
Tanesinden
Baştan sona, ama dikkatli bir şekilde, her kelime ve cümlenin anlamını sorgulayarak okunması gereken bu anlatımda dile getirilenler; iki gencin evliliklerinin diğerleri tarafından bir cehenneme nasıl ve basitçe, duygusuz ve sorumsuzca çevrilebileceğinin hikâyesidir. İnsan dimağında geçmişte yaşananların sevgi bağlamında kalması gerekirken ne yazık ki ızdırap dolu hayat hikâyesi olarak kalması insanın içine işliyor. Evlenen iki gencin geleceğine büyüklerin karışmaya çalışması modern anlayışın kabul etmeyeceği bir gerçekliktir. Feodal kalıntılar (düşünce bazında) Pervin'in eşi tarafından kenara atılmalıydı. Lakin anlaşılan ilk aşamada bu yapılmamış, Pervin yalnız ve korumasız bırakılmıştır. Pervin'in bu durumda içinde büyüyen, büyüyüp bütün duygularına serpilen isteksizlik, zihninde pişmanlık duymasına neden olabilecek aşamaya gelmiş. Evlilik sözleşmesine attığı imzayı sorgulayacak duruma getirmiştir. Sonuçta Pervin bilinçli bir şekilde ortamdan uzaklaştırılmaya çalışılmakta, bunu anlayan genç gelin kahretmektedir. Kendi evine Almanya'ya taşınması bakalım onun için kurtuluş olacak mıdır. Yoksa hayat mücadelesi onu zorlayacak mıdır. Babasının "bu eve tek girme" sözüne Pervin direnebilecek midir? Ve ben...Evet ben bir okuyucu olarak Anadolu'da benzer genç gelin öykülerine şahit olmuş biri olarak Pervin'in kaderine isyan etmek istiyor ve neden diye sesleniyorum. Gerçekten neden? İki gence mutluluğu zehir etmeye çalışmak neden? Saygılarımla yazınızın devamını ilgi ile bekliyorum. Çok güzel bir anlatım ile yazıyorsunuz. Benim yazmaya çalıştığım ve birebir yaşananlarla benzerlik göstermesi ne acı bir tesadüf...
YanıtlaSilHüseyin Bey, bu degerli yorumunuz icin ne diyecegimi bilmiyorum. Daha yazmakta cok acemi olan bana, büyük tesvik de bulunuyorsunuz; öncelikle bunun icin tesekkür etmek isterim.
YanıtlaSilEvet Anadolu´da da hala böyle hikayeler var ve tükenmeyecekte galiba.Cünkü insanlar önce evlatlarina ve onlarin verecegi karar ve secimlere saygi duymayi,güven duymayi ögrenmeli.Pervin´in hikayeside fazla bir degisiklik göstermiyor Anadolu´daki gelinden.Sizin evlenirken niyetinizin iyi olmasi,uzlasmaci, saygili olmaniz yetmiyor nedense.Bakalim daha neler neler duyacak, neler yasayacak Pervin? Hürmetlerimle efendim.
Çok güzel bir üslupla yine insan hayatının bir püf noktasını dile getirmişsiniz.İnsanları evliliklerinde ki sorunlar genellikle ya kaynana tarafından kaynaklanıyor ya da ikili ilişki içinde olan bireyler arasında ki iletişim aksaklığından...
YanıtlaSilDile getirilmesi,değişmesi için haykırılması gereken çok önemli bir konuyu bu sıcacık öykünüzle dile getirmişsiniz...
Saygılar..
(Çok acı bi öykü;ama ne yazık ki gerçek yaşayanın çektiği kadar olmasa da uzun süre düşünecek ve göz yaşlarımıza hakim olamayacak kadar biz okurları da derinden etkileyen bir durum. )
Sevgili Mesut,beni bu gösterdigin empati ile cok duygulandirdin.
SilEvet bu tip yasananlar dile getirilmeli ki toplum yanlislari düzeltsin.Gereksiz yere mutlu olabilecek insanlari mutsuzluga itmeye zorlamak kabul edilir sey degil. Vicdansizlik sadece.Tesekkürler yorumun icin.