13 Nisan 2012 Cuma

TÜRK GELIN ( 2 )




                                          TÜRK GELIN( 2 )
Pervin, artik cok zorlu bir hayatin icine girmisti. Hemen her hafta ucuslari elverdigi müddetce ya ucusa gitmeden önce yada sonrasinda ugruyordu aileye biraz daha tanisabilmek icin. Oysa, onlarin dillerini bilmedigi yada cogunu anlamadigi icin ayaklari geri geri gidiyordu aslinda. Hislerini belli etmemeye calisiyordu. Cünkü ziyaret etmek bir sey degildi; seve seve yapilacak seydi. Lakin, kayinvalidesinin yüzünden düsen bin parca oldugu gibi onu gördügüne memnun olmadigi her halinden belli oluyordu..Bir de bir hafta gitmeyecek olsa ogluna ondan sikayetci olmasiydi. Halbuki, onlarin evi Istanbul´un bir basinda Pervin´lerin ki diger ucunda idi. Hele isinin öncesi ve sonrasi olunca extra bir yorgunluktan baska bir sey getirmiyordu bu ziyaret. Cok yogun ucuslari vardi ve uzun ucus saatleri  de eklenince kayinvalidenin bu halden anlamaz tavri offf ya dedittirecek cinstendi.
Önceleri, kayinvalidesinin kendisini anlamadigini bunun dil sorunundan kaynaklandigini düsünse de; bunun böyle olmadigini ,aslinda Pervin´in tüm kabahatinin Türk olmus olmak oldugunu zaman ona gösterecekti.
Bazen, mimiklerinden  ya da ses tonundan kendi hakkinda hos seyler söylemedigine kanaat getirse araya giren kücük görümceleri annelerini korumaya alip; “ siz yanlis anladiniz o kelime o manada degil annem öyle söylemedi”  laflariyla günler gecer olmustu. Farkediyordu; kendisiyle az ama kaba ses tonuyla konusan kayinvalidenin sözleri, kendisine dogru cevrilmiyordu. Oysa, kendi annebabasinin ögütleri dogrultusunda zorla da olsa, en mutlu gülücügünü takinip, hicbir sey olmamis gibi, esi icin, kendi annebabasi icin, bir sürü hediyelerle kapilarini caliyordu. Itina da ediyordu, kendisine kapinin acilmasindan haric neredeyse hic konusulmuyordu.Her seferinde, Pervin imzayi attigi kagit parcasina pisman olarak evden ayriliyor; neredeyse dokunacak olsaniz aglayacak hale geliyordu.
Evde bir tek annesiyle dertlesebiliyordu. Zaten sizlanmasininda kendisine bir fayda getirmeyecegini babasi istenmeye geldigi gün cok acik bir dille ifade etmisti. Artik dönüsü olmayan bir yolda idi; yani yalniz savasci idi. Hic olmazsa, Almanya´ya gidene, dügünü olana, nihayet kendi evini kurana kadar, bu duruma sabir göstermesi icab ediyordu.
Kendi annesi, “kizim baska eve girmek baska bir dünya ya girmek gibidir. Sen ki, gercekten bambaska dünya ya girmek üzeresin hatta. Senin icinde, onlar icinde, her sey normal. Onlar seni, sen onlari taniyinca kadar sen saygi da kusur etme, onlarda  anlayacaklardir. Hem, kadin kalbinden rahatsizmis belki, keyfi o yüzden yoktur” diye kizini ön yargidan uzak tutmaya calisir.
Oysa, aileyi bizzat birebir gören ( Kayinpeder haric) kendisi oldugu icin,onun böyle olmadigini gayet iyi biliyordu. Mesleginden dolayi, genc yasina ragmen biraz insanlari tanir olmustu; cünkü günde ucakta 800-900 kisi ile yüzyüze geliyordu.
Yine böyle günlerden birinde idi. Pervin pür dikkat onlarin dillerini anlamaya calisiyor; gözüne carpan onlarin adet, sofra düzeni, ikram gibi biz Türklere degisik gelenleri hafizasina kayd etmeye calisiyordu. Her nedense her ziyarete gittiginde mutlaka birileri gelir, inceden inceye durmadan süzerlerdi onu. Aralarinda bir seyler konusurlardi hakkinda. Bazen, nedense bu laflar farscaya dönerdi ki, hic anlamasin diye. Hep merak etmisti "maugiz" lafi ne idi diye. Cünkü en cok duydugu kelime bu idi. Acaba "bu kiz" manasina mi geliyor dese görümceleri yine öyle degil diye mazeret uyduruyorlardi her seferinde. Bir müddet sonra bunu sorma geregi bile duymamaya baslamisti; cünkü bunun bu manaya geldigini coktan anlamisti. Ismi yerine bu sifatla konusulmasina icerlemisti.Hem ne idi bu kadar hakkinda konusulacak ne yapmisti bu müstakbel maugiz (Pervin).
Bir gün, bir genc kiz daha gelmistir; onun gittigi günde. Gariptir ki, yüzünde gülücükler acmistir o somurtuk kayinvalidenin yüzünde. Ilk kez o zaman fark etmisti Pervin, bu kiz baska biri idi. Cünkü kayinvalidesi konusurken Pervin´den tarafi bakip bir göz temasi bile kurmuyordu hatta onunla ilgili birsey söylerken sesinin tonu degisiyordu. Sonraki pek cok günde kayinvalide sudan sebeplerle o kizin yada o kizin kizkardesinin önünde tersliyor yada bagiriyordu ona.
Pervin, onun ne dedigini anlayamadigindan yanlis reaksiyon vermekten sakinmisti.O kiz kayinvalidenin bu tavrindan cesaret alip Pervinin kücük görümceleriyle muzipce bir seyler konusup ona dogru bakarak gülüsüyorlardi.Kayinvalide bu duruma cok kez bariz bir sekilde sahit olsa dahi hic de kimseyi uyarmamis,bilakis memnun olmustu.
Esine söz vermisti; evlendiginde kayinvalidesine anlasamadigi bir gelin degil; onun sözünü dinleyen, saygi gösteren, bir gelin olacak; cidden onu annesi gibi görecekti.Ama nafile idi cabalari. Görünen oydu ki hata yapsa cahilligine verilebilecek  Pervin degil; galiba büyüklük göstermesi gereken kayinvalide, henüz olgunlasamamis biri idi.
Artik Pervin bu durumu ve kizi acikca  Önder ile konusmaya karar vermisti. Simdiye kadar sormamakla belki gec bile kalmisti.Hayati nereye dogru gidiyor bunu ögrenmeli idi.
………………..
Kum Tanesinden

4 yorum:

  1. Baştan sona, ama dikkatli bir şekilde, her kelime ve cümlenin anlamını sorgulayarak okunması gereken bu anlatımda dile getirilenler; iki gencin evliliklerinin diğerleri tarafından bir cehenneme nasıl ve basitçe, duygusuz ve sorumsuzca çevrilebileceğinin hikâyesidir. İnsan dimağında geçmişte yaşananların sevgi bağlamında kalması gerekirken ne yazık ki ızdırap dolu hayat hikâyesi olarak kalması insanın içine işliyor. Evlenen iki gencin geleceğine büyüklerin karışmaya çalışması modern anlayışın kabul etmeyeceği bir gerçekliktir. Feodal kalıntılar (düşünce bazında) Pervin'in eşi tarafından kenara atılmalıydı. Lakin anlaşılan ilk aşamada bu yapılmamış, Pervin yalnız ve korumasız bırakılmıştır. Pervin'in bu durumda içinde büyüyen, büyüyüp bütün duygularına serpilen isteksizlik, zihninde pişmanlık duymasına neden olabilecek aşamaya gelmiş. Evlilik sözleşmesine attığı imzayı sorgulayacak duruma getirmiştir. Sonuçta Pervin bilinçli bir şekilde ortamdan uzaklaştırılmaya çalışılmakta, bunu anlayan genç gelin kahretmektedir. Kendi evine Almanya'ya taşınması bakalım onun için kurtuluş olacak mıdır. Yoksa hayat mücadelesi onu zorlayacak mıdır. Babasının "bu eve tek girme" sözüne Pervin direnebilecek midir? Ve ben...Evet ben bir okuyucu olarak Anadolu'da benzer genç gelin öykülerine şahit olmuş biri olarak Pervin'in kaderine isyan etmek istiyor ve neden diye sesleniyorum. Gerçekten neden? İki gence mutluluğu zehir etmeye çalışmak neden? Saygılarımla yazınızın devamını ilgi ile bekliyorum. Çok güzel bir anlatım ile yazıyorsunuz. Benim yazmaya çalıştığım ve birebir yaşananlarla benzerlik göstermesi ne acı bir tesadüf...

    YanıtlaSil
  2. Hüseyin Bey, bu degerli yorumunuz icin ne diyecegimi bilmiyorum. Daha yazmakta cok acemi olan bana, büyük tesvik de bulunuyorsunuz; öncelikle bunun icin tesekkür etmek isterim.
    Evet Anadolu´da da hala böyle hikayeler var ve tükenmeyecekte galiba.Cünkü insanlar önce evlatlarina ve onlarin verecegi karar ve secimlere saygi duymayi,güven duymayi ögrenmeli.Pervin´in hikayeside fazla bir degisiklik göstermiyor Anadolu´daki gelinden.Sizin evlenirken niyetinizin iyi olmasi,uzlasmaci, saygili olmaniz yetmiyor nedense.Bakalim daha neler neler duyacak, neler yasayacak Pervin? Hürmetlerimle efendim.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir üslupla yine insan hayatının bir püf noktasını dile getirmişsiniz.İnsanları evliliklerinde ki sorunlar genellikle ya kaynana tarafından kaynaklanıyor ya da ikili ilişki içinde olan bireyler arasında ki iletişim aksaklığından...

    Dile getirilmesi,değişmesi için haykırılması gereken çok önemli bir konuyu bu sıcacık öykünüzle dile getirmişsiniz...

    Saygılar..

    (Çok acı bi öykü;ama ne yazık ki gerçek yaşayanın çektiği kadar olmasa da uzun süre düşünecek ve göz yaşlarımıza hakim olamayacak kadar biz okurları da derinden etkileyen bir durum. )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Mesut,beni bu gösterdigin empati ile cok duygulandirdin.
      Evet bu tip yasananlar dile getirilmeli ki toplum yanlislari düzeltsin.Gereksiz yere mutlu olabilecek insanlari mutsuzluga itmeye zorlamak kabul edilir sey degil. Vicdansizlik sadece.Tesekkürler yorumun icin.

      Sil