Insan ancak ruhuyla görür.Sabir ve zaman siddet ve öfkenin yapabileceginden cok daha is basarir.
30 Haziran 2012 Cumartesi
28 Haziran 2012 Perşembe
KAMERAMIN DÜNKÜ YÜRÜYÜSÜMDE YAKALADIKLARI
Speisetäubling-Russula Vesca-Maalesef Türkcesini bulamadim.
Gewöhnliche Waldrebe- Clematis Vitalba- Filbahar
Clematis-ClematisViticella L.-Ak Asma,Filbahar, Filbahri,Yaban Sarmasigi,Yakmuk
Kletterrosen-Venusta Pendula- Cardak Gülü
Hecken rosen- Rosa rugosa-Yabangülü
Hagebutten- Rosa Canina- Kusburnu
Amarillis- Amarillis bella donna- Coban Cicegi
Bu cekimlerimde dün göle dogru yürüdügümde bana güzel sürpriz yapip tüm sahanelikleriyle poz verenler.En cok ta resmedebildigim kurbagaya sasirdim.Cünkü etrafda bir su birikintisi bile yoktu ve kuru yapraklar arasinda fare gibi dolasiyordu. Sonra ansiklopediden baktigimda gördümki sadece ciftlesmek icin suya giren tuhaf kurbagalarmis.
Vallahi sizi bilmem ama iyiki fotograf makinam var iyiki görebildiklerimi bu sayede tekrar tekrar görebiliyorum.Onlara bakmakla, seyretmekle bile tarifsiz bir enerji aliyorum. Eh bu arada da bir nebze fotograf cekmeyi ilerletiyorum galiba. Yeni fotografli günlerde görüsmek üzere...
Gewöhnliche Waldrebe- Clematis Vitalba- Filbahar
Clematis-ClematisViticella L.-Ak Asma,Filbahar, Filbahri,Yaban Sarmasigi,Yakmuk
Kletterrosen-Venusta Pendula- Cardak Gülü
Hecken rosen- Rosa rugosa-Yabangülü
Hagebutten- Rosa Canina- Kusburnu
Amarillis- Amarillis bella donna- Coban Cicegi
Bu cekimlerimde dün göle dogru yürüdügümde bana güzel sürpriz yapip tüm sahanelikleriyle poz verenler.En cok ta resmedebildigim kurbagaya sasirdim.Cünkü etrafda bir su birikintisi bile yoktu ve kuru yapraklar arasinda fare gibi dolasiyordu. Sonra ansiklopediden baktigimda gördümki sadece ciftlesmek icin suya giren tuhaf kurbagalarmis.
Vallahi sizi bilmem ama iyiki fotograf makinam var iyiki görebildiklerimi bu sayede tekrar tekrar görebiliyorum.Onlara bakmakla, seyretmekle bile tarifsiz bir enerji aliyorum. Eh bu arada da bir nebze fotograf cekmeyi ilerletiyorum galiba. Yeni fotografli günlerde görüsmek üzere...
KAMERAMA YAKALANANLAR
Bugünkü yürüyüsümde gözlerimi ve ruhumu dinlendiren güzellikleri de kameramla sabitleyip sizlerle paylasmak istedim.Tahmin edersiniz ki, her fotograf cekmek istedigimde yine de görebildigim kadar iyi cekemedigimi, kameramin cözünürlügünün yetrsizliginden yakinmis yada kendimi azarlamisimdir ne becereksizsin diye. Bunlar benim kendi kritigimden bir nebze gecenler; umarim bana verdigi gibi size de huzur verir.
FOTOGRAFIUM NIKON D3200 HEDIYE EDIYOR
Yeni bir fotograf makinasi olmasini isteyenlerdenim bende.Eger benim gibi böyle süper bir fotograf makinasina sahip olmasini istiyorsaniz güzel bir firsat bu cekilisie katilin. Gerci benim böyle cekilislerde hic sansim yoktur ama denemekte fayda var degil mi?Umarimmmmm bana cikar ama size de cikarsa simdiden tebrik ederim.
Fotografium Nikon D3200 Profesyonel Fotoğraf Makinesi Hediye Ediyor. Siz de katılın Nikon D3200, Lowepro Çanta (DSLR Video Fastpack 250 AW Sırt Çantası) ve Slik Tripod (Slik 500DX Tripod) kazanma şansı elde edin.
http://goo.gl/ciXjD?ref=3250 adresini ziyaret ederek detaylı bilgi alabilirsiniz.
26 Haziran 2012 Salı
TÜRK GELIN ( 12 )
TÜRK GELIN ( 12 )
…......Pervin´in arkadasi, havayollarindaki kurslarda
müstesnaligiyla Bashostesin dikkatini cekmisti. Bir gün ucus raporlarini sunmak
icin merkeze gittiginde, karsilastigi Bashostes kendi arkadasinin kurslardaki
en basarilisi ve kibari oldugunu söylemis, böyle birini önerdigi icin bir de kendisine
tesekkür etmistir. Hatta böyle giderse, galiba cok sürmeyecek yeni bir kabin
amirimiz olabilir diye Pervin´i onure eder.
Pervin´in ucuslari cok yogun ve arkadasi Füsun´un ise
kurslari sürmekte oldugundan, artik arkadasiyla irtibati kesilmistir. Ayni
görüsmenin bir hafta sonrasi kurs henüz bitmistir; yeni hostesler ilk ucuslarina
baslatilacaktir.Pervin ,Bashostesle konustuklari üzere, büyük bir hevesle
arkadasi Füsun´un ilk ucusuna refakat etmeyi beklemektedir. Planlanan ucusun
bir gün öncesinde yine ondan övgüyle bahseden Bashostesten, onun isten
cikarilamak zorunda kalinildigini ögrenir.“Neden? „ diye sorsa Füsun´un
beyaninin aksine evli oldugunu ögrendiklerini bu yüzden cok üzülsekte
cikarmalari gerektigini ifade eder.“ Senin haberin yok mu idi? „ sorusu üzere,
eveleneceklerini biliyordum ama su anki medeni halinden inanin haberim yok
der. Evet isin o kismini Füsun Pervin´den de saklamisti ama Pervin onu
anlayabilirdi.Cünkü Füsun´un esi,Türkiye´ye Sah rejimi yikilip, Humeyni´nin
Paris´teki sürgünden gelerek Iran´daki yönetimin basina gecmesi ve o kargasa
ortaminda kurulan devrim muhafizlarinin zulmünden kacan Iranli bir ögrenci
idi.Yani evlenmelerine o zamanki hukuk cercevesinde pek cok engel vardi.
Füsun´un anlattigina göre, Iran resmi nikahi, Türkiye ise imam nikahini kabul
etmiyordu.
…. Birgün, Füsun´un yapacagi ilk ucusun saati degisince,
Pervin baska bir ucus sebebiyle seferde oldugundan, havaalanindan
telefonla aranmis ve daha önce sefere hazir bulunmasi istenmistir. Ama Füsun´un
evde olamayisi, eve telefona esinin cikip muhtemel ki (arayan kisinin erkek
oldugundan) ben esiyim diye kendisini tanitmasiyla bütün inciri berbat etmistir. Böylelikle
Füsun basariyla bitirdigi kurstan, ilk ucusunu bile gerceklestiremeden isinden
ayrilmak zorunda kalmistir.
Pervin havayollarindaki yetkililerden onu, insani olarak
anlamalarina ragmen, hukuki kurallar geregi üzülerek bu karari aldiklarini
ögrenir. Yine de Füsun ´un bir talebi olmamasina ragmen, kendisine Certifika
verilmis ama adresten döndügü icin Pervin´e verilmistir; ona ulastirmasi
icin.Pervin önce adreslerinden tasindiklarini, sonradan onun annesiyle olan telefon
konusmasindan, Iranli esinden ayrildigini, ögretmenlik icin tayin de oldugunu;
onun artik kendileriyle bile görüsmeyi kestigini söyler. Bu sekilde, Pervin
,arkadasina da certifikasini da ulastiramaz ama hala aradan yirmi yili askin süre gecmesine karsin saklamaktadir.
O yüzden, Pervin cok ictenlikle su cümleleri
arkadasina söylemek istiyor:
“Canim arkadasim, Füsuncugum, hala isine yarar mi bilmem ama
emanetin hala bende. Oralarda bir yerlerde bu yazdiklarimi okuyorsan bana ulas
canim. „
Pervin, olayin böyle sonuclanmasina üzülmüstür. Cünkü ne
hayatlar vardi; neler nelere sebebiyet
veriyordu.
Bu arada, Pervin bir an evvel dügünün yapilip da kayinvalide
zulmünden kurtulmak icin vize islemleriyle ugrasmaya baslamistir. Ucmadigi
zamanlarda gerekli evraklari tedarik etmekle ugrasmaktadir.Belki simdilerde,
sartlar kolay idi ise vize icin, 24 sene öncesinin Türkiyesi icin istenen
sartlar daha kati idi. Insanlar, vize icin ta bir gün önceden kuyruga
giriyorlardi. Pervin de ta sabah 5 gidip de uyruga girse, konsoloslugun
gisesindeki memure onun evraklarini bile elinden almaya yanasmamis, kendisine
esinizin orada 8 yil calistigini gösteren bir belge getirmediginiz sürece
evrakinizi alamam, eksik deyip geri cevirmisti. Zaten, vizeler icin insanlardan
ev tapusu yada 40 bin DM gibi ücretler isteniyordu. Bunun üzerine, yakinda olan
havayollari binasina gitmis gözyaslari sel gibi akiyordu. Daha evlenmedigi
kocasinin yanina gidebilmesi icin, bir de 8 yillik bir belge isteniyordu ki, o belgeyi nasil alsinlardi, daha Önder oaraya gideli 4 ay oluyordu. Esi,
onlar icin bu sartin gecerli olmadigini, cünkü onun isci statüsünde olmadigini,
Radyodan bir fax gönderildigini söylese de memure o fax a bile bakma
tenezzülünde bulunmuyordu. Böylece tam 3 kez geri cevrilir. Is yerindekiler,
turist olarak gidip gelirsin sana kolaylik saglariz demislerdi; onlarda aciyorlardi artik. Hatta, Baskaptanpilotlari Pervin´in bu durumunu ögrendiginde,
Pervin ile Önderin hic olmazsa havaalaninda yarim saat görüsmelerini
temin etmisti. Artik istasyon müdürü
Ates Bey, her ucak indiginde daha kapi acilir acilmaz Pervin´i evraklarin
ardindan bir sepet gibi arabaya bindirir havalanindan iceri sokar,Önder ile
ikisine buradan sakin ayrilmayin 25 dakika sonra buradayim der ve giderdi.O
dakikalarin ardindan sonra yine nefes
nefese tekrar Istasyon Müdürüyle ucaga yetistirilirdi. Ilk zamanlar böyle iken
sonralari yaz sezonuyla konulan 2. Münih seferleri üzerine Sirketin sahibi ve
Baspilot Pervin´in 5. hostes olarak ucmasini öngörmüs ve böylelikle sabah
ucuslarinda ucaktan inip, aksam ucagiyla yedek olarak dönmeye baslamistir. Hala
güzel bir anidir Pervin icin; cünkü calistigi havayolu bile sanki babasinin
havayoluymus gibi kendisine yardimci
olmus, hatta dügünden sonra 3 aylik ücretsiz izinle Almanya´ya Önder´in yanina
gitmesine bile izin vermislerdir.
24 Haziran 2012 Pazar
TÜRK GELIN ( 11 )
TÜRK GELIN ( 11 )
Pervin, Önder´i ilk kez gördügünde okulun ilk
haftalariydi. Daha sinifta iki arkadasla tanismisti, herkeste bir telas vardi. Ilk vize nasil olacakti? Ne kadar calismalari
gerekti ki, iyi bir not almalarina yetsin? Derse giren hemen her hocanin ders
sonunda bir sürü kitap ismi verip cikmasi, sadece Pervin´i degil herkesi
endiselendiriyordu. Ögrencilerinde cogunun imkanlari kisitli oldugundan bu
bayagi zor bir seydi; üniversitede tahsil yapmak. Dersler ilerlerken Pervin´de
daha sonraki 4 yil boyunca neredeyse yapisik kardesler olacagi diger kiymetli
arkadaslariyla tanismisti. Pervin´in sevgili arkadaslari Ibrahim, Nazim, Ali
Osman, Gülsüm, Emine, tabii bu kadroya sonradan Önder de katilacaktir. Pervin ve
arkadaslari bunun üzerinden gelebilmek icin su sekilde anlasmislardi: Herkes
kitaplardan bir ve ya ikisini alip okuyacak; digerlerine son derece detayli
özetleyecekti. Bu planlari gercekten sonuc vermis; bir anda, hep birlikte
durmadan, iyi not alan ögrenciler olarak ismen belirginlesmeye baslamislardir. Hatta,
sonradan ögrendigine göre hocalar kendilerine isim bile takmistir; her zaman
birlikte gezdiklerinden. Adlari“ is bitiren cocuklar „ bu okul bitene kadar da
öyle olmustur.Onlari uzaktan izleyen sasirirdi; cünkü her daim biri konusur,
dakikalarca digerleri cit cikarmadan sessizce dinlerlerdi. Eger derste yada
disarda birbirlerine ögretmenlik yapmiyorlarsa mutlaka kütüphane, külliyelere
ve imkanlar dailinde seminerlere katilip üniversite yasamina uyum saglamaya
calismislardi. O yüzden; cok cabuk takdir görmüslerdi hocalardan.Okul bitene
kadar; pek cok ögrenci hocalari sadece derslerde görürken, bunlari hocalar
cagirtirdi assistanlari araciligi ile odalarina, kagitlara entersan seyler
yazdiklarindan.Tabii bir de, benzer seyler yazdiklarindan olsa gerek. Pervin o
grubundaki sanslilardan biri, olup bölüm baskani tarafindan cagirilmisti;
yaptigi bir harita calismasindan dolayi. “ Herhalde paylanacagim „ diye gitse, bir dolu övgü isitmisti. Hoca
odasinda bulunan diger iki profesöre de bu kiza iyi dikkat edin, isini
titizlikle yapan biri diye. Pervin, o iltifati hayatinin sonuna kadar
unutmayacaktir; cünkü aldigi en güzel iltifatti. Sonradan görecektir ki oda da
bulunan baska birisi de sonradan arkadas grubuna katlacak olan Önder´dir .
Pervin ve arkadaslari, onu yasinin biraz büyük oldugundan ve hep James Bond
cantasiyla dolasmasindan assistan yada arastirma görevlisi saniyorlardi; ta ki
ilk vize ye kadar.
Pervin, ilk vize imtihani icin kalan son 10 dakikaya bile
elindeki notlari hafizlamaya calisirken kulaginin dibinde kendisine“ burada ne
ariyorsun „ diyen sesle irkilir.Pervin, kimseyle kensiyle sen diye hitap edecek
bir arkadasi olmadigindan, kaslari catik ve icinden bu ne ukalalik diyen edayla
kafayi kaldirir. Gördügü odadaki kisilerden biridir ve muhtemelen hocanin
assistanlarindan biri oldugunu tahmin ederek“ efendim, afedersiniz calismamdan
emin olmadigim icin hala okuyordum „ diyerek alelacele notlari
kaldirir. Önder´in "sinav henüz baslamadi degil mi? „ sorusu üzerine Pervin “ siz
ögrenci misiniz ben sizi asistan sanmistim? „ demesi üzerine Önder
ögrenci oldugunu teyyid etmis ve kendisini tanitmistir. Kisa süren
konusmada onun hic kimseyi tanimadigini ögrendiginden, imtihandan sonra Pervin
onu kendi arkadaslariyla tanistirmistir. Böylelikle, zaman zaman uzayip kisalan
calisma gruplarinin cekirdek kadrosu olusmustu.
Sonradan Önder, harita meselesinden sonra seninle mutlak
tanismam gerektigine karar vermistim, cünkü, büyük bir ihtimalle sinifin en
iyilerinden olacaktin, o yüzden de sana yabanci oldugumu söylemedim; nereli
oldugumu sordugunda Nigdeliyim dedim ki, benden uzaklasmayasin diye. Gerci
Pervin o Nigdeli´yim dese de, onu dogudan gelen biri diye tahmin etmistir sivesinden, o yüzden de fazla
irdelememistir. Cünkü, zaten soru yüzeysel bir sorudur; hic farketmezdi, hangi
sehirden olduklari, sonucta hepsi Anadolulu degil mi idi?
Bu sekilde ilk tanisikliklari baslamis,onu tatillerde devam
eden arsiv calismalari takip etmis ve
sonunda Pervin´ in cok kaba ve ukala buldugu Önder; arkadaslar arasinda söyledigi
Rusca ve Farsca sarkilar sayesinde, güzel sessiyle onun kalbini calmistir.
Okul bitene kadar bütün arkadaslarindan saklamislardir. Pervin´
in ilk defa da bir erkek arkadasi
oluyordur ama Pervin hic rahat degildir.Vicdan azabi cekmektedir ;cünkü zaten
flirt toplumda hos karsilanilan bir durum degildi ve ayrica Pervin´in babasi
her zaman“ kizim güzel kiz oldun, elbet sana yanasmak isteyen, begenenler
cikacaktir karsina, sakin merak edipte, okulu ihmal etme, kendini sadece
okuluna konsantre et. Eger, iyi bir derece ile bitirirsen, iyi bir isin, iyi bir
kazancin olur. Hayatta o zaman kimse seni adinla degil, Pervin Hanim yada Hanimefendi
diye cagirir. Nerede olmak istiyorsun, kendini nerede bulunmaya layik
görüyorsun; iyi karar ver evladim „ diyen söylemlerini ki, ( bu söylemleri
babasindan bozuk plak gibi duymaktaydi hep) yerine getirememekten, babasina
verdigi sözü kismen tutmamis olmaktan üzüntü duymaktadir. Duygusal cok
ikilemlerin arasinda kalsa da Önder´le olan arkadasliklari sürmüstü.
Bu arada Pervin,yurttaki bir kizarkadasiyla birlikte bir sohbet
sirasinda gördükleri bir gazete ilanindan ani olarak hosteslik sinavina
basvurmuslardi, sanslarini denemek icin. Zaten, hemen her hafta bir yerlere
müracaat ediyorlardi is icin .Cünkü, yüksek lisans ve ögretmenlik sanslarini
kaybetseler ellerinde baska sanslari olsun diye.
Güzel tesadüftür ki, Pervin sinavi kazanmis ama fikrin
sahibi olan arkadasi kazanamamistir. Bu güzel tesebbüs sayesinde hayatinda ilk
kez de bir ucagi, degil ucmak, ilk kez icinden görecekti. Ayni fakültede Türkoloji okuyan arkadasi cok
üzülmüstür. Pervin ona“ sen merak etme; ben Pervin´sem seni oraya aldiracagim „
bekle de gör der.Ve bir yila kalmaz gösterdigi basaridan kabin amirligine
yükselen Pervin, sözünde durarak yeni alinacak hostes adaylari arasina kendi
arkadasinida koydurmayi basarmistir..
20 Haziran 2012 Çarşamba
TÜRK GELIN ( 10 )
TÜRK GELIN ( 10 )
Önder kendisinin ve ailesinin Türkiye´ye gelislerini ise
söyle hikaye etmistir Pervin´e:
Afganistan- Rus savasi öncesinde Afganistan karisiktir. Bir
grup Afgan, Ruslari desteklerken bir kismi da karsidir. O sirada ülkenin basinda
padisah bulunmaktadir.Önder onu," aslinda iyi bir adamdi ülkeyi mamurlastirmak
icin ugrasirdi ama gücsüzdü; hem nereden baslanacakt ki " diyerek sözlerine devam
eder.
O sirada 19- 20 yaslarindadir ve artik Kabul´ de padisah
karsitlari cogalmis; hatta suikastta düzenlendiginden bir gün neredeyse Kabul´ün
bütün genclerigözaltina alinmistir ve bunlar arasinda Önder de vardir. Kendisine
gözalti sirasinda cok dayak atilmis, iskence görmüstür. Bu iskence sirasinda
önüne bos kagit konup, yaz ve imzala aralarinda oldugunu diye israrla
görevlilerin biri cikip biri girmektedir. Önder´in ise hic bir sey den haberi
yoktur hatta iskence sirasinda kendisinin gözlerine tellerle vuruldugu ve
ifadeye zorlandigini söylemistir.Dedigine göre, önce cok sert bir görevli
gelip bunu yaparken sonra“ Ben bilmiyorum onlarla alakam yok „ israrinaiceri
daha ilimli hatta samimi görünen görevli“ Evladim imzala kurtulacaksin sana bir
sey olmayacak dese de, Önder imzalamaz“ Vallahi benim o olayla ilgim yok,
kimseleri de tanimiyorum ve ne dediginizi anlamiyorum „seklindeki israrli
cevabina o ilimli görünen görevlide sertlesir o kadar döverler ki sonunda
kagidi kalemi eline alan Önder yazmaya baslamistir.Ama yazdiklari cok sacma
seylerdir ve artik psikolojisi bozulmak üzeredir ve Önder´in dedigine göre,
görevlinin ikide bir" ne biliyorsan yaz "cümlesi kafasinin icinde
yankilanmaktadir. Bu sekilde kagida fizik problemi cözmüstürmegerse suursuzca.Imzalayip
verdiginde sen benimle alay mi ediyorsun diyerek bir daha öyle bir döverki
Önder´i, bu kez suurunu kaybetmistir.
Sonrasini Pervin´e“ Vallahi hic hatirlamiyorum ben o kagida
neler yazdim zaten günlerce karanlikta kaldim ,kac gün kaldigimi dahi tam
bilmiyorum, tek bildigim durmadan dayak yedigimdi " diye söyler.
Sansina o günün sabahina gözlerini actiginda, Afganistan´da
yönetim degismis ve tutuklular serbest kalmistir. Bunun üzerine serbest kalan
Önder´i ailesi ülkenin gidisatindan endise ederek Türkiye´ye gönderme karari
alirlar. Bunun üzerine bir Rus ucagi ile Bulgaristan üzerinden Türkiye´ye
geldiginde ucakta iltica ettigini bildirir ve böylelikle ailesinden yalniz,tek
basina Türkiye´ye gelmistir.
Eskiden ailesinin tanidigi hemsehrilerinin yaninda kalmak
istesede kimsecikler yer vermemistir.
Önder der:“ Param bittiginden bir Kazak hemsehrinin deri
atölyesinde calistim. Beni isten cikarmasin diye öyle cok calisiyordum ki
sonunda o Kazak benim atölyede de kalmama izin verdi. Buna cok sevinmistim; cünkü
bir hemsehrinin yaninda kaliyordum bir gecekondu bozmasi dam yerine plastik
kaplama vardi, her yagmur da oldugu gibi iceri akan.
Herneyse, o Kazak aile artik hizmetleri karsiliginda ona
yemek de vermeye baslamistir. Böylelikle
kendi ailesi 5-6 ay sonra gelene kadar o atölye de calismistir.
Önder yine
de minnettarlikla anlatir; gerci kaldigim atölye bir deri atölyesi oldugundan
igrenc de kokuyordu ama o Kazak beni hic bir cocugundan ayirmazdi diye.
Artik,
ailesi gelmistir gelmesine ama yine her göcmen ailenin sorunu gibi en baslica
sorunlar onlari takip etmisti. Yeniden dil ögrenmeleri, is bulmalari, ve ülkeye
adapte olmalari gerekiyordu. Biriktirdikleri para da kisa sürede suyunu
cekmistir.Babasi bir Kardiologun yaninda ise girmisse de fazla calismaz
cikar. Memleketi Cin´e gidip ticaret yapmaya kalkmaya baslamistir. Bu yüzden
Pervin´in kayinvalidesi o vakit cok daha kücük olan cocuklariyla aylarca cok az
parayi yetirmeye ugrastigindan hem kendisi, hem Önder, hem baba bunalim
gecirmekteydiler. Baba kendini seyahatlere problemlerden uzaklasarak avutuyor,
Önder önceleri Aksaray da polaroid resim cekip sonra pazarda pazar cantasi satip,
annesine para yetistirmektedir. O sene, üniversiteye de girmistir ama devam edememis,
birakmistir.Cünkü Pervin´in de bildigi gibi derse giren her hoca en az 10-15
kitap ismi söyleyip cikiyordu.Hepsinin de ya tedarik edilmesi ya bir sekilde
okunmasi lazimdi. Oysa Önder´in alacak parasi yoktu. Bir gün nam-i meshur prof.
lerden biri derse girmis ve“ herkes aldi mi diye sormustur. Bu alamadim „
deyince“ nicin alamadin diye sormus param yoktu „ deyince anfide bir fisildasma
ve gülüsme olur ve akabinde hoca“ burasi
üniversite eger deneni almiyorsan veya alamiyorsan git calista ailene faydan
olsun „ demis ve dersten cikarmistir.Utancindan Önder bir daha fakülteye o yil
adim atamamistir. Ta ki Pervin´in baslayacagi sen olan bir sonraki seneye kadar...
17 Haziran 2012 Pazar
TÜRK GELIN ( 9 )
TÜRK GELIN ( 9 )
….....
Pervin, bu sayede simdilerde savas alani ve viran ülke
Afganistan´in o refah zamanlarindaki güzel yanlarini, bir yabancinin
gözlemlerinden ögrenir olmustu.Cok exotic bir hikaye gibi dinlemisti hep.
Afgan halkinin, fakir ama cömert bir halk oldugunu,maalesef
cogunun okumadigindan toplumun büyük bir kesimin cahil oldugunu, eskinin bazi
dogma adetlerinin yeni kabuledilebilirliklerle degistirilmesinin bu yöre halki
icin cok zor oldugu gibi, en güzel pilavin burada yenecegi, en güzel manzaranin
Celalbad sehrinin oldugunu, koca sehrin sanki o kerpicten yapili evlerinin
güllere bogulmus oldugunu,hatta sokaklarinda yürürken bile, gül kokusunun hakim
oldugu, cok güzel bir sehir oldugunu vb. bilgiler hafizasinda yillar sonra da olsa yer
etmisti.
Önder zaman zaman da olsa verdigi bu bilgilerle Pervin´in
hic görmedigi ve muhtemelen hic de göremeyecegi uzak diyar Afganistan´i
ögrenmisti.
Gerci, üniversitedeki tarih derslerinden biliyordu; oldukca
direnisci ve inatci bir milletti. Cok önceleri Ingilizlerle, sonra da Ruslarla
yürüttükleri mücadeleleri enteresandi, kisacasi cetin insanlardi. Ama cok da
azinlik problemlerinin yasandigi bir memleketti. Muhtemelen bu hususiyet ülkeyi
diger yabanci memleketlerin kolayca saldirisina davet cikariyordu. Cünkü
ögrendigi kadariyla, en önemli azinlik sunlardi:Hazareler ( bunlar aslen Mogol
olup, genelde kücük islerde ve hizmetli olarak calistiklarindan halk tarafindan
hor görülürlerdi), diger bi azinlik ise Pestunlardi( bunlar da daglik kesimlerde
yasadiklarindan ve de cogu okuma yazma dahi bilmediginden bir nevi barbar
muamelesi görüyordu.Bir de Pakistan asillilar vardi ki, onlara yerli Afgan
halki Dahl in cocuklari diye asagilayici bir de lakap takmislardi. Genelde
fakir olup et yerine cokca tahil yediklerinden.Cünkü dahl kuru bakliyat, tahil
demekti ve sefalet sembolü olarak görüldügünden.Tacikler ise onlarin elit
kesimi idi ve cogunlugu olusturuyordu.Bir de bunun yanisira Türkmen, Kirgiz, Kazak
gibi Türki halklarda bu azinliklar arasinda yerini almisti.
Gerci Pervin, bunu anlamak ta güclük cekiyordu. Insanlarin
sofralarindaki yemek bir tek onlari lgilendirirdi; neden di, o insanlari bu
yüzden horlamak, kücük görmek. Hem, insanlar daha iyi olduklari iddiasinda
iseler; neden onlari bu durumlardan azad edip, asaletlerini ispatlamiyorlardi.
Tabii bütün bunlar isin insani boyutu idi.
….... Artik, Önder´in babasi doktorlugunu icra etmeye
baslamisti. Büyükce bir ev tutmuslar ve bir odasini muayenehane haline
getirmisledi.. Annesi ise bir hastahanede ameliyathemsiresi olarak göreve
baslamisti. Kisa sürede aile maddeten kalkinmis,oldukca rahat bir hayat sürmelerine
ragmen Önder´in anne ve babasinin cokca sert kavgalari daha cocuk olan Önder´i
de babasina karsi daha da sogutmustu.
Önder, babasinin hastalarin o kadar cok oldugunu söylemisti,
ki daha hastalar eve geceden uzak dag köylerinden gelip kuyrukta
bekliyorlarmis. Hatta, Afgan
banknotlarinin cok büyük oldugundan günsonunda muayene ücretlerini eve canta
ile degil bavulla tasidiklari söylemisti. Babasi oldukca da üne sahip bir
doktor oluvermisti. Bu arada, artik Önder lise cagina gelmis orada Amerikan
kolejinde okuyan sansli sayili genclerden olmustu.
Bir gün
onun bir yorumunu Pervin, cok enteresan bulmustu. Afganistan´da degil
üniversite, okumus olmak dahi büyük bir meziyettir. Her yerde acayip bir saygi
görürsün diye.Onun icin biraz okuyan dahi hava basmak icin o uzun
kiyafetlerinin gögüs ceplerine birer tükenmez kalem koyar dolasirlar ki herkes
bilsin. Bu onlarda kravat gibidir; kalemin varsa itibar görürsün.Tuhafti ama
mutlaka ki gerceklik payi cok yüksekti ;cünkü, hala Türkiye´nin bile bazi
kesimlerinde bu davranis tarzina rastlamak mümkün.Cehaletin yüksek oldugu
toplumlarda bu dogaldi. Aslina bakarsaniz cehalet illaha da okuma yazma ile
olmuyor burasi tartismaya aciktir.Ne okumuslar var cahil kalan.
16 Haziran 2012 Cumartesi
1571 SEESCHLACHT VON LEPANTO
Ya adamlar bir savasi kazandilar diye neredeyse göklere cikaracaklar.Bizler, büyüklerimize sahip cikmaz, anmazken; adamlar bizim Ulug Ali Pasamizi korsan diye nitelemeye utanmiyorlar. Birde videonun sonunda, kendisine sultan her nekadar da kilic ünvani vermisse de bugün kimse hatirlamiyor ama bizim savasan asillerin torunlari her sene Vatikanda toplanip aniyorlar diye.
Bir
sey de haklari var; gecmisimize sahip cikmadigimiz sürece, gelecegimiz
olmaz. Biz utanilacak degil, tarihte cok az millete nasip olacak olan
özel, bir tarihe sahibiz. Hep birlikte, bu muhtesem insanlari, onlara
yakisir sekilde, yad etmeyi ihmal
etmeyelim. Tabii, bu sözlerde kafalarda kalmasin bunlarla ilgili
yayinlar, filmler, belgeseller yapilsin; yoksa yine Avrupali yazar, cizer
biz onlardan okuruz yine. Hatta, Türk deniz tarihi en az incelenmis
alanimiz ;oysa bir zamanlar; koca Akdenizde korku rüzgarlari estiren
Avrupanin en büyük deniz gücüne sahipken buna alaka göstermiyor olmamiz
bence, bizim en büyük kaybimiz,hatamiz.
15 Haziran 2012 Cuma
13 Haziran 2012 Çarşamba
4 Haziran 2012 Pazartesi
3 Haziran 2012 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)