Türk Evi
Türk Evi'nin Tarihi Gelişimi, Tanıma ve Yayılma Alanları
Son arkeolojik araştırmalar Orta Asya kültürlerinin M.Ö. 4000 yıllarına
kadar uzandığını ortaya koymaktadır. Türklere ait ilk bilgilerin ise
M.Ö. 3000 yıllarına ait olduğu antropolojik bulgularla kesinlik
kazanmıştır. Bu tarihten itibaren Asya’nın Çungarya bölgesinde tarih
sahnesine atılan Türkler Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasındaki
steplerden çıkarak Asya, Afrika ve Avrupa’nın üçte birini ele
geçirmişler, dünya siyasi tarihini yönlendiren büyük devlet ve
imparatorluklar kurarak günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Tarihi serüvenine kısaca değinilen ve Anadolu’ya gelinceye kadar ciddi
bir kentleşme olgusuna sahip olmayan Türklerin ilk sağlıklı yerleşim
yerleri Anadolu da kurulmuştur. Daha sonra da Doğu Avrupa ve Balkanların
ele geçirilmesiyle Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan da benimsenmiş
ve kökleşmiştir.
İşte bu araştırmada söze edilecek olan Türk Evi,
Osmanlı İmparatorluğu’nun kapladığı sınırlar içinde Anadolu ve Rumeli de
yerleşmiş, gelişmiş ve 600 yıl tutunmuş, kendi özellikleri ile egemen
olmuş bir ev tipidir.
Türk Evi'nde Plan Tipleri
Türk Evi esasta
bir katlıdır. Değişik faktörlerle kat adedi birden fazla olsa bile esas
kat daima tektir. Bu esas kat, birkaç katlı evlerde mutlaka en
yukarıdaki kattır.
Kırsal kesimde, bahçe içinde ve serbest yerleşim
alanlarında tek katlı, şehir içinde, dar ve sıkışık alanlarda ise iki ve
üç katlıdır. Yaşama katı, hava, güneş ve manzaradan yararlanması için
son katta düzenlenmekte, zemin kat ise daha çok giriş avlusu ( Hayat ),
iş evi ( Bağdamı ) , kiler ( Mahzen ), ambar, samanlık, ahır olarak
değerlendirilmektedir.
Bir çok evlerde zemin kat ile esas kat
arasında bir ara kat vardır ki kat merdiveninin ara sahanlığından
ulaşılan bu oda bir asma kat şeklinde olup tüm bina alanını kaplamaz.
Kat yüksekliği minimum ölçülerdedir. Isı yalıtımı bakımından yeterli
düzey sağlandığından kışlık oda olarak kullanılır.
Geleneksel Türk
evinde çeşitli plan tipleri uygulanmıştır. İklim koşulları, yöresel
alışkanlık ve gelenekler, ekonomik koşullar ve yöresel mimarinin
etkilediği bu tipler şu kategorilerde toplanabilir:
1) Sofasız Plan Tipleri
2) Dış Sofalı Plan Tipleri
3) İç Sofalı Plan Tipleri
4) Orta Sofalı Plan Tipleri
1) Sofasız Plan Tipleri: Türk Evinin en ilkel durumudur. Odaların
birbirleri ile ilişkileri yoktur. Her odaya dışarıdan girilir. Bu türler
genellikle bahçe kapısı ve bahçe duvarları ile korunan iç avlulu, ön
bahçeli veya yan bahçeli evler için söz konusudur. Anadolu’nun orta,
güney ve doğu bölgelerinde uygulanmıştır. Bu tipin ekonomik koşullarla
da ilgili olduğu söylenebilir. Örneğin İstanbul’da bu tipe
rastlanmamıştır. Sofasız plan tipinin iki katlı olanları da vardır. Üst
kata avludan bir merdivenle çıkılmaktadır.
2) Dış Sofalı Plan
Tipleri: Türk evinin ikinci türüdür. Odalar arasındaki ilişkiler SOFA
denilen bir ortak mekanla sağlanır. Anadolu’nun kırsal kesiminde, avlulu
ve bahçeli evler için pek çok uygulama alanı bulmuştur. Sofa yılın
büyük bir bölümünde oturma mekanı olarak kullanıldığından, doğa ile
kucak kucağa yaşamak kırsal kesimi insanlarını adeta büyülemiştir.
Ilıman veya sıcak iklimli yörelerden sofanın önü tamamen açık bırakılmış
böylece ev halkı için bir serinleme imkanı yaratılmıştır. Kışın ise
odalar ocaklarla ısıtıldığından odalarda barınılmıştır.
3) İç Sofalı
Plan Tipleri: Geleneksel Türk evinin en yaygın olanıdır. Sofa odalar
arasına alınarak halk arasında karnıyarık diye adlandırılan bir plan
tipi ortaya çıkmıştır. Dış sofalı eve nazaran daha muhafazalı olması
nedeniyle Anadolu ve Rumeli’nin her iklim kuşağında kullanılmıştır.
Özellikle sıkışık yerleşmelerde, kasaba ve şehirlerde tercih edilmiştir.
Dış sofalı evlere nazaran daha fazla odayı içermesi, daha ekonomik
olması bu tercihin ana nedenleridir.
Bu türde sofa, ya güneşli,
manzaralı yöne veya sokağa yönlendirilmiştir. Merdivenin durumuna göre,
sofanın bir veya her iki ucunda köşk, sekilik gibi isimlerle anılan özel
mekanlar yer almıştır. Burada ya bir sedir bulunurdu veya biraz
yükseltilerek hatta sofadan parmaklıklarla ayrılarak biçimlendirilmiş
bir geniş oturma köşesi düzenlenirdi. En eski tiplerde merdiven sofanın
dışında bulunurdu. Daha sonraları sofanın içine alınmış fakat rast gele
konumlandırılmıştır.
4) Orta Sofalı Plan Tipleri: Bu tip,
diğerlerine nazaran daha geç uygulanmaya başlanmıştır. 18. ve 19.
yüzyıllarda İstanbul’da saray, kasır, köşk gibi orta sofa çok değişik ve
ilginç biçimler almış, böylece ev tasarımına zenginlik kazandırmıştır.
Sofanın ortaya alınması ile ev planları daha çok kare veya kareye yakın
dikdörtgenler haline dönüşmüştür. Binanın dört köşesine dört oda
yerleştirilmiş, oda aralarına da merdiven, eyvan, hale, kiler, mutfak
gibi servis mekanları getirilmiştir. Sofa önceleri dört köşe iken,
zamanla köşeler pahlandırılmış, sekizgen, çokgen, oval veya eliptik
şekiller oluşmuştur. Sofanın muhafazalı olması evin iyi ısıtılabilmesine
imkan sağlamış, bu da soğuk bölgeler için tercih sebebi olmuştur.
Türk Evi Planında Ana Unsurlar
1) Sofalar: Sofa, odalar arası ortak bir mekandır. Türk evinin en
karakteristik öğelerinden biridir. Bütün oda kapıları sofaya açılır.
Sofanın kenarda, arada ve ortada yer almasına göre değişik plan tipleri
çıktığını konumuzun 2. bölümünde anlatmıştık.
Sofalar bir
sirkülasyon alanı olmakla birlikte aynı zamanda bir oturma ve toplanma
alanıdır da. Dolaşım dışında kalan bölümlerinde biçimsel değişime
uğrayarak ilginç oturma köşeleri oluşmuştur.
Sofa değişik yörelerde
sergah, sergi, sayvan, çardak, divanhane gibi isimler alırlar. Sofanın
tavanı profilli çıtalı tahta kaplamadır. 20. yüzyılın saray kasr ve
köşklerinde ise son derecede zengin ahşap oyma işçilikler, çeşitli
boyalarla yapılmış soyut süslemeler ve alçı tavanlar ağırlık
kazanmıştır.
2) Odalar: Türk evinde oda, atalarının yaşadığı
çadıra eşdeğerdir. Çadır nasıl tüm eylemleri karşılayan bir birim ise,
oda da yaşamla ilgili bütün eylemleri yerine getiren bir bütündür. Oda
yaşamla ilgili,oturma, dinlenme, yemek hazırlama, yemek yeme, ısınma,
yatma gibi tüm eylemleri karşılayabilecek donatıya sahiptir. Odalar
genellikle kare veya kareye yakın dikdörtgen şeklindedir. Binanın arsaya
oturuşu hangi şartlarda olursa olsun üst kat odalarda çıkmalarla oda iç
mekanının düzgünleştirilmesi yoluna gidilmiştir.
Türk Evi Planında İkinci Derece Unsurlar
1) Islak Hacimler (Mutfak, Banyo, vb): Geleneksel Türk evinde temiz ve
pis su ile ilgili mutfak, hela, el yüz yıkama yeri, yıkanma yeri gibi
hacimler tasarımda önemli birer sorun olmuşlardır. Çağdaş tesisat
malzemelerinin ( boru, vana, musluk ) ve şehir içme suyu şebekesinin
bulunmadığı dönemlerde ıslak hacimlere su getirmek, özellikle üst
katlara çıkarmak mümkün olamamıştır. Evin kendisine ait çeşmesi, kuyusu,
sarnıcı varsa bu kaynaklardan taşıma suretiyle su kullanımı söz konusu
olmuştur. Evde, gündelik suyun depolanması için, elle taşınabilen büyük
bakır kovalar ve toprak testiler kullanılmıştır. Pis su tesisatı ise
temiz su kadar problem olmamıştır. Pişmiş topraktan yapılmış pöhrenkler
löğün denilen özel harçlarla kalafatlanarak zemin ve üst katlardan pis
suların tahliyesi için kullanılmıştır. Evlerin pis su giderleri ya
sağlıksız pis su çukurlarına, ya yakındaki bir dereye ( halk arasında
boklu dere diye anılır J ), veya şehir kanalizasyonuna bağlanmıştır.
2) Merdivenler: Merdivenler dış sofalı eski tiplerde tamamen dışarıda
ve sofaya paralel bir konumdadır. Tek kollu ve genelliklede
sahanlıksızdırlar. Bu tipte merdiven sofa içine alındığında ise eğer ara
kat varsa bir sahanlık yaparak o odaya giriş sağlarlar. Eğer ara kat
yoksa merdivenler tek kolludur. Sofa içindeki yerleri de rasgeledir.
Merdivenlerin oda sıraları arasına alınması hali, orta ve iç sofalı
tiplerde daha çok görülür. O zaman plan şemasında merdivende önemli bir
rol oynamaya başlar. Hatta öyle ki 19.yy. evlerinde merdiven biçimi,
çevre galerileri, korkuluk ve basamakları ile merdivenler evin ziyneti
haline gelirler. Merdivenler evin konumuna uygun olarak ahşap
kagirdirler.
3) Ahır, Samanlık, Ambar: Bir çok evlerde Ahır,
Samanlık ve Ambar ayrı bir yapı olarak inşa edilmişse de bir çoğunda
evin zemin katında yer almışlardır. Özellikle köylerde ve kasabalarda
yaşayan tarım uğraşan insanlar için büyük baş hayvanlar çok önemli
olduğundan, onların bakımı, beslenmesi ve korunmasını sağlayan Ahır ve
Samanlık evin ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Türk Evine Ait Karakteristikler
Türk evi yapısı iklim koşulları ve doğa örtüsü ile ilişkilidir. 4.I.A.
Kara ikliminin egemen olduğu bölgeler (Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Orta
Anadolu) Bu bölgelerde kerpiç, taş yığma yapılar bulunur. 4.I.B. Ilıman
ve yağışlı bölgeler (Rumeli, kuzey, batı, Güneybatı Anadolu) Bu
bölgelerde de ahşap karkas yapılar çoğunlukta bulunur.
1) Kargir
Yığma Yapılar: Kerpiç killi toprağın su ve samanla karıştırılıp
yoğrularak ahşap kalıplara dökülmesi ve güneşte kurutulmasıyla elde
edilen Türklere ait ilkel bir yapı malzemesidir. Ana ve yavru diye
isimlendirilen büyük ve küçük boyları vardır. Çekme ve basınç
mukavemetleri (drençleri) düşük olduğu için önemli binalarda
kullanılmazlar. Kerpiç, ahşap karkas yapılarda üstün bir dolgu malzemesi
olmuştur.
Kerpiç yapılar tek katlı kerpiç ve düz damlı evler orta ve doğu Anadolu köy yerleşimlerinin karakteristik görüntüsüdür.
Aynı coğrafi bölgelerin taşı bol yörelerinde taş yığma yapılarda
çoğunluktadır. Ocaktan çıkarıldığında yumuşak, işlenmesi kolay olan bu
taşlar zamanla sertleşmekte ve mukavemetleri artmaktadır. Bu taş binalar
çok soğuk ve çok sıcak bölgelerde halkın tercih ettiği yapı türüdür.
Türk evi hangi iklim kuşağında olursa olsun iki veya üç katlı evlerde
zemin katlar genellikle dışarıya karşı iyi korunan içe dönük bir
karaktere sahiptirler. Bu nedenle zemin kat dış duvarları genellikle ya
taştandır veya taş duvar mertekli karma kerpiç ana duvardır. Dışarıya
pencere açılmaz ancak sokağa bakan ara kat varsa onun penceresi
açılabilir .
Taş duvarlar cephelerde uygulanan oyma ve kabartma ve çeşitli süsleme unsurları ile dikkat çekerler.
2) Ahşap Karkas Yapılar: Geleneksel Türk evinde bodrum yapılması adet
değildir. Ancak ıslak mekanlar bölümünde görüldüğü üzere zemin katta pek
çok yörede mahzen denilen kiler toprağa bir miktar gömülmüştür. Bunun
dışında bu mekan sadece bir odadan ibarettir ve çoğunluklada eğer varsa
ara kat bu mahzenin üstünde olur.
Bodrum olmadığı için binaların
temel duvarları derine inmez. Hatta denilebilir ki doğru dürüst
temelleri de yoktur. Ahşap karkas evlerde ahşap taşıyıcıyı iskelet ya
horasan harçlı yüzeysel bir temel taş duvarın üzerine veya büyük kübik
köşe taşlarının üzerine kurulmuştur. Eğer taş duvarın üzerine kurulmuşsa
duvarın üzerine yatırılmış kalan ahşap kirişlere oturtulan ana
dikmeler, ara dikmeler, kenar çaprazları, pencere alt üst hatılları ve
döşeme bırakma kirişi ile iskelet tamamlanmıştır. Eğer ev iki veya üç
katlı ise diğer katlarda aynı biçimde üst üste tekrarlanmıştır.
Kötü
bir alışkanlık olarak da çevrede mevcut tarihi bir kalıntıdan alınan
işlenmiş büyük taşlar pek çok evde köşe taşı olarak alınmıştır. Bunların
arasında üzeri yazılı kitabeler, sütun kaideleri, heykel kaideleri,
kornişler maalesef köşe taşı olarak kullanılmışlardır. Ahşap karkas
evlerde iskelet dolgusu olarak değişik yörelerde kerpiç, tuğla, taş
kullanılmış, bazı hallerde de içi boş bırakılarak iç ve dış yüze ince
ahşap çıtalar çakılarak üzeri kıtıklı kireç harcıyla sıvanmıştır. Buna
Bağdadi sıva diyoruz. Bağ evi gibi yazlıklarda ise iç yüz tahta
kaplanmış, dış yüz ise ahşap iskelet açıkta bırakılmıştır. Karadeniz
yöresindeki örneklerde bu boşluklar ince yassı taşlarla doldurulmuştur.
3) Çatılar: Eski Türk evinlerinde iki tip çatı olduğu görülmektedir.
1)Toprak Damlı Düz Çatılar
2) Alaturka Kiremit Örtülü Meyilli Ahşap Çatılar
1) Toprak Damlı Düz Çatılar: Toprak damlı çatılar çoğu yuvarlak kesitli
kalın ahşap kirişler üzerine oturtulmuştur. Kiriş araları kısa parça
kalaslarla örtülüp üzerine 30-40 cm killi toprak serilmiş ve
sıkıştırılmıştır. Kil tabakası güneşli havalarda gevşeyip kabardığı için
her yağmur başlangıcında dama çıkılarak (Loğ taşı) denilen bir el
silindiri ile dam sıkıştırılarak su geçirmezliği sağlanır.
2)
Alaturka Kiremit Örtülü Meyilli Ahşap Çatılar: Geleneksel Türk evinde
binalar büyük çoğunlukla bu çatı biçiminde yapılmıştır. Çatı
konstrüksiyonu ahşap oturtma çatı türünde olup büyük açıklıkların
geçilmesinde asma çatı veya kafes kirişli ahşap çatılar da
kullanılmıştır. Ahşap karkas yapılarda çatı taşıyıcı iskelete
oturtulmuştur. Biçilmiş ve çaplanmış kesitler yerine doğal yuvarlak
kesitler, kiremit altı tahtası yerine ince yuvarlak ahşap çatılar
kullanılmıştır. Arka veya yan cephelerde beşik çatı üçgen alımları
duvarla kapatılmamış ve çatı içi sebze ve meyve kurutmak amacıyla sergen
olarak kullanılmıştır.
Çatı üstüne çıkış delikleri çok değişik
formlarda biçimlenmiştir ve Türk evinde önemli bir rol oynamaktadır.
Orta Anadolu da bunlara Leyleklik denir.
Çatı örtüsü alaturka kiremittir. Bu malzeme Türklere ait bir malzeme olup pişmiş topraktan oluklu bir çatı örtü malzemesidir.
Saçaksız ahşap Türk evi yoktur. Saçaklar cephe biçimlenişine göre
40-150 cm genişliğindedir. Saçak altı kaplamaları önemli olmayan evlerde
pek rastlanmaz ama önemli binalarda ise saçak altlar; Yatay veya eğik,
profilli çıtalı tahta kaplama ile kaplanmış, saçak alın tahtası çeşitli
motiflerle süslenerek saçaklara zenginlik kazandırılmıştır.
4)
Cephe: M.S 940 Yılında İslamiyet in Türkler tarafından kabul edilmesi
ile yerleşik hayat daha da katılaştı İslam i yaşantı kadın erkek
ayrımını getirdiği için evin içe dönüklüğü binanın biçimlenişini ve
cephe düzenlenişini daha da etkiledi.
Mavera-ün-nehir de bulunmuş iç
avlulu Türk evi kalıntıları bu anlayışın örneklerindendir. Bu evlerin
dışarıya açılan pencereleri yoktu. Bütün odalar iç avluda ışık
almaktaydılar. Bina dış cephesi kale görünümü veren ve sağır yüzeylerden
oluşuyordu. Evin planı ise bugünkü orta sofalı tiplere benziyordu.
Daha sonraki yüzyıllarda cephe anlayışında bazı değişikler gözlendi. Bu
dönemlerden kalma konut kalıntılarına sahip olamadığımız için cephe
özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamakla beraber kamu yapılarında ve
camilerde giriş cephesi monumantal bir görünüm kazandı. Diğer cephelerin
katı sağırlığını sürdürmesine mukabil giriş cephesi tezyini unsurlarla
bezendi. Türk evi zeminden çatıya bir bütündür. Yatay ve düşey
unsurlarla, boşluklar ve doluluklarla genel kitle tasarımı ile bir
(plastik değer), bir (anıt) tır. Devamlılığı yoktur. Bitmiş, sonuçlanmış
bir olgudur. Cephelerde bu anlayışa uygun olarak
biçimlendirilmişlerdir.
Orta Anadolu’da yatayda cepheye yansıyan her bir mekan (Mağ ) adını alır. Bu 4 - 6 metrelik bir odayı veya sofayı tarif eder.
Simetri , Türk evinde çok tutulan bir kavramdır. Planda kitlede,
cephelerde geniş çapta uygulanmıştır. Sofasız, dış sofalı plan
tiplerinde de kullanılmakla beraber orta sofalı ve iç sofalı tiplerde
sanki anıtsallığın bir anahtarı gibi kabul edilmiştir.
5)
Pencereler: Eski Türk evlerinde pencereler genellikle üst katlarda
yoğunlaşmakta, zemin katlar ise sağır duvarlardan oluşmaktadır. Alt kat
pencereleri demir veya ahşap korkuluklarla güvenlik altına alınmıştır.
Birçoklarında ayrıca mahremiyeti sağlamak üzere düz veya dışarı doğru
şişkin ahşap kafesler kullanılmıştır. Bağ evlerinde veya yazlıklarda
ise, rüzgar, yağmur, kar ve hırsızlık olaylarına karşı tüm kat
pencerelerine ahşap çakma kepenkler ve panjurların kullanıldığına da
tanık oluyoruz.
Ahşap karkas evlerde, tüm pencereleri çepeçevre
ahşap eşik (söve ) ve pervazlar çevrelemektedir. Bu pervazlar özenli
binalarda ilginç süsleme ve oymalarla zenginleştirilmiştir. Ayrıca iç ve
dış cephelerde, döşeme kirişleri ve köşe ana dikmeleri de yine ahşap
pervazlarla belirginleştirilmiştir. Bu pervazlar aynı zamanda cephe
sıvasına da mastar görevi yapmaktadırlar.
Türk evinde normal pencere
tipi dikine konulmuş dikdörtgendir. Genişlik ve yükseklik oranı ise
genellikle ½ olmakla birlikle, genişliği 100 cm yi geçmemek ve
dikdörtgen formunu bozmamak üzere çeşitli boyutlara tanık olunur.
Önceleri yatay açılan çift kanatlı pencereler yaygın iken daha sonraları
düşey hareketli sürme pencereler rağbet görmüş ve bunun neticesi olarak
da ½ oranı zorunlu hale gelmiştir.
Pencereler tamamen ahşap olup
yapımında geçme, kiniş ve ahşap pimler kullanılmıştır. Yazlık evlerde ve
konaklarda tepe pencereleri de vardır. Kat yüksekliklerinin normalden
büyük olduğu evlerde bu pencereler sadece ışık ve süs için kullanılan
sabit unsurlardır. Bir başka tip pencere tipi ise çıkma (cumba) yan
pencereleridir. Her ne kadar cumba cephesi pencereleri normal pencere
biçiminde ve boyutunda ise de çıkma yanlarına bu genişlikte pencereler
sığmadığı için daha dar pencereler cumbaya yandan da görüş olanağı
kazandırmışlardır.
6) Dış Kapılar: Tarımla uğraşan insanlara hizmet verebilmek için evin giriş kapıları (taşlık, hayat) çift kanatlı yapılmıştır.
Giriş evin en zayıf noktası olduğu için kapı kasası ve kanatları en iyi
cins keresteden imal edilmiştir. İç tarafında yatay ve kalın ahşap
kuşaklarla takviye edilmiş ve dövme demir perçin çivilerle bir kale
kapısı görünümü kazandırılmıştır. Bahçe ve avlu kapıları ise daha az
özenlidir. Çoğunun üzerinde bir saçak (siperlik) vardır. Üzeri alaturka
kiremit kaplıdır.
Ev giriş kapılarının üzerinde çoğunlukla camsız
bir ışıklık penceresi vardır. Ahşap profilli parmaklıklar veya dövme
süslü parmaklıklarla güvenliği sağlanmıştır. Hayata (zemin kat) ışık ve
havalandırma sağlamak içindir. Daha özenli evlerde ise bu ışıklıklar
formları, renkli camları veya vitrayları ile göz alıcı bir görünüm
içindedirler.
Eve gelen kişilerin geldiklerini içeriye
duyurabilmeleri için dövme demir, tunç veya çeşitli madeni alaşımlarla
yapılmış kapı tokmakları da Türk el sanatları için övünç kaynağı
olabilecek niteliktedir.
7) İç Kapılar: İç kapılarda ev sahibinin
maddi varlığına ve sosyal seviyesine göre şekillenmişlerdir. Önemsiz
kapılar iki veya üç yatay kuşaklı çakma kapılardır. Önemli evlerde ise
aynalı kapılar, çok parçalı veya oyma işlemeli süslü kapılar odaları
süslerler. Bazı evlerde baş odaların giriş kapılarının üstünde kemerli
bir ahşap eleman vardır. Fonksiyonel bir değeri bulunmamakla beraber baş
odayı tarif eden bir simgedir. Oda kapılarının üst pervazı odayı baştan
başa dolaşan raf veya yatay pervazla birleşerek bütünlük sağlar. Zaten
oda içindeki yüklük, gusülhane, ocak, kapı, raf gibi elemanların üst
sınırı bu görsel hududu belirleyen öğelerdir.
8) Çıkmalar
(Cumbalar): Geleneksel Türk evinin belki de en belirgin özelliği
cumbalarıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir yapı sanatı bu öğeyi
konut mimarisi ile bu kadar mükemmellikte bütünleştirememiştir. Arsa
geometrisi ve topografyası ne olursa olsun cumbalar üst yapıyı
düzgünleştirmiş odaları alışıla gelmiş kare veya kareye yakın
dörtgenlere dönüştürmüş, zengin bir bakış açısı yaratmış, günün her
saatinde gün ışığından yararlanma imkanı sağlanmış, iç mekanda ilginç
yaşama ortamları yaratmıştır. Cumbalar, bulunduğu odaya diğer odalardan
daha fazla değer kazandırmıştır. Çoğunlukla sokak cephesinde,
bahçe-sokak köşesinde, simetrinin zorunlu hale getirdiği durumlarda da
bahçe cephesinde yapılmıştır.
Çıkmalar; basit konsol çıkmalar,
bindirmeli konsol çıkmalar, göğüslemeli çıkmalar (eli böğründe) diye
gruplandırılabilir. Bu çıkmalarında ayrıca çeşitleri vardır. En
basitleri kat kirişlerinin uzatılması ile elde edilen kat seviyesindeki
taşmalardır. Taşıyıcı köşe direkleri üzerine oturtulan kalın ve kuvvetli
iki başlık kirişi üzerine kat döşemesini teşkil edecek olan kirişler
uçtan itibaren sıralanır. Genellikle dört köşe bazen de yuvarlak
olurlar. Bu çıkmalar en fazla 60 - 70 cm boyutundadır.
Bindirmeli
konsol çıkmalar ise taş konsollara benzeyen bir tertiple düzenlenirler.
Bindirmeler iki veya üç kademe olabilir. Konsol kirişler kare veya
kareye yakın dikdörtgen kesitli ve kalın kirişlerdir . Birbirine binen
kirişlerin arasına yastık niteliğinde ahşap latalar konulur. Konsol
kiriş boyutları 15x15, 15x18 cm civarında olup çıkma 100 - 130 cm
kadardır. Bazen güvenliği sağlamak için çıkmanın iki yan ucuna payanda
konduğu da olur.
Payandalı (göğüsleme, eli böğründe) çıkmalar en çok kullanılan ve hemen her yörede örneklerine sık rastlanan bir türdür.
Çıkmalar cephelerde ilgi merkezleridir. Türk mimarisindeki iç-dış
özelliği iç mekandaki önemin dışa yansıması olduğundan cumbalar bol
pencerelidir. Gerek çıkma alnında gerekse çıkma yanlarında üç yönde
manzara, ışık, güneş ve görüş imkanı yaratılmaktadır.
Cumbaların
içleri oturma eylemi için düzenlenmişlerdir. Sedir, makat gibi isimler
alan 40-50 cm yüksekliğinde ahşap oturma yerlerinin üzerine, halılar,
minderler, yastıklar, işlemeli örtüler serilerek Türklere özgü ilginç
mekanlar yaratılmıştır. Yazlık evlerde, bağ evlerinde veya sıcak iklimli
yörelerde çıkmaların altı tecrit edilmediği için hava akımına açıktır
ve sedirde oturanlar serin bir ortamın tadını çıkarırlar. Soğuk ve
ılıman iklimli yörelerde yapılan çıkmaların altı ise tecrit (samanlı
kerpiç çamuru) edilerek mekanın iyi ısınması sağlanır.
9) Ocaklar ve
Dolaplar: Bu iki öğe geleneksel Türk evinde birbiriyle çok iyi
bağdaştırılmıştır. Her ikisinde de gerekli olan hacimsellik nedeniyle
birbirini bütünleyen iki unsur olmuşlardır. Ocaklar odaların ısıtma
elemanlarıdır. Dolaplar ise her odaya ait eşyaların saklandığı, bir
başka deyişle işlevini bitiren eşyanın yerleştirildiği, kullanılması söz
konusu olduğunda da kolayca alınabilecek konumda bulunan yerlerdir.
Hemen hemen tamamı ahşap kapaklı ve kapalıdır. Türklerde camlı dolap
geleneği yoktur. Çünkü Türkler zenginliklerini teşhir etmekten
hoşlanmazlar.
10) Tavanlar: Yararlı kullanma alanı sınırı
odanın çevresel örgütlenmesinde çok önemli bir görev yüklenmiştir. Tavan
bir anlamda işlevsel olarak kullanılmaz. Diğer bir değişle elle
tutulmaz buna karşılık gözle görülebilir. Bu neden üst kesim soyut
biçimlere doğru gelişme göstermiştir. Türk odası kare veya kareye yakın
dörtgenlerden oluştuğu için tavanda aynı geometriyi korumuştur. Orta
alan ise merkezi bir bezeme anlayışı ile ilgi noktası haline
dönüştürülmüştür.
Tavan bezemeleri Türk evinin en ilginç yönlerinden
biridir. Geometrik biçimlerin tekrarından oluşan süslemeler olduğu gibi
stilize edilmiş çeşitli kuş, hayvan ve çiçek motifleri ve çok emekli el
işi oymalarda tavanları süslemektedir. Kenarlar (kenar suyu), merkezde
(göbek) denilen süs elemanlarıyla zenginleştirilmektedir.
Türk Evleri Günümüze Kadar Neden Yaşayamadı?
Türk evi bu gün can çekişmektedir. Yaşantımızdan uzaklaşmaktadır.
Sımsıcak izleri günümüz toplumunun kalplerinde yaşamakla birlikte,
ayakta kalan örnekler her gün birer ikişer yok olup gitmektedir. Koruma
amaçlı yasalarla verilen uğraşlarda bu trajik sonuca engel
olamamaktadır. Sımsıcak izlerini kalbinde taşıyan halkımız da bu acı
sona ilgisiz kalmaktadır.
Nedenleri:
01) Sosyal Nedenler
02) Kültürel Nedenler
03) Parasal Nedenler
04) Endüstriyel Nedenler
05) Geleneksel Nedenler
06) Ulaşım
07) Eğitim
08) Yapım Özellikleri ve Malzeme; gibi çeşitli nedenleri vardır. Bu
nedenlerle Türk evi korunmaya alınmış olsa bile yok olup gitmeye mahkum
gözüküyor.
Eskinin korunmasında zorluklar bulunduğuna göre bu ata
yadigarını çağdaşlaştırarak yeniden inşa etmek çözüm olabilir. Özellikle
toplu konut sahalarında, Anadolu’nun muhtelif yerleşme bölgelerinde
yepyeni tasarımlarla bu gelenek yaşatılabilir.
İç mekanlar, iç donatım elemanları çağdaş yaşam şartlarına göre dizayn edilebilir.
Basın ve yayın organlarıyla toplum bilinçlendirilebilir.
Üniversitelerde normal programların arasına bu bilinçlenmeyi sağlayacak
ek programlar yerleştirilebilir. Mimarlık eğitiminde geleneksel Türk
evinin ağırlığı olabilir. Yatırımcı ve araştırmacı kuruluşlar bu
yenileştirme ve çağdaşlaştırma operasyonları için modeller
geliştirebilir. Malzeme üreten firmalar, bu anlayışa paralel olarak
geleneksel motiflere ağırlık verebilir. Böylece eski mükemmel örnekler
restore edilerek toplumun hizmetine sunulurken, diğer taraftan da bu işe
gönül vermiş genç mimarlar yepyeni fakat geleneksel tavırlı Türk evleri
ile kentlerimize çağdaş bir görünüm verebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder