21 Nisan 2013 Pazar

Türk Evi
Türk Evi'nin Tarihi Gelişimi, Tanıma ve Yayılma Alanları
Son arkeolojik araştırmalar Orta Asya kültürlerinin M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzandığını ortaya koymaktadır. Türklere ait ilk bilgilerin ise M.Ö. 3000 yıllarına ait olduğu antropolojik bulgularla kesinlik kazanmıştır. Bu tarihten itibaren Asya’nın Çungarya bölgesinde tarih sahnesine atılan Türkler Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasındaki steplerden çıkarak Asya, Afrika ve Avrupa’nın üçte birini ele geçirmişler, dünya siyasi tarihini yönlendiren büyük devlet ve imparatorluklar kurarak günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Tarihi serüvenine kısaca değinilen ve Anadolu’ya gelinceye kadar ciddi bir kentleşme olgusuna sahip olmayan Türklerin ilk sağlıklı yerleşim yerleri Anadolu da kurulmuştur. Daha sonra da Doğu Avrupa ve Balkanların ele geçirilmesiyle Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan da benimsenmiş ve kökleşmiştir.
İşte bu araştırmada söze edilecek olan Türk Evi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kapladığı sınırlar içinde Anadolu ve Rumeli de yerleşmiş, gelişmiş ve 600 yıl tutunmuş, kendi özellikleri ile egemen olmuş bir ev tipidir.
Türk Evi'nde Plan Tipleri
Türk Evi esasta bir katlıdır. Değişik faktörlerle kat adedi birden fazla olsa bile esas kat daima tektir. Bu esas kat, birkaç katlı evlerde mutlaka en yukarıdaki kattır.
Kırsal kesimde, bahçe içinde ve serbest yerleşim alanlarında tek katlı, şehir içinde, dar ve sıkışık alanlarda ise iki ve üç katlıdır. Yaşama katı, hava, güneş ve manzaradan yararlanması için son katta düzenlenmekte, zemin kat ise daha çok giriş avlusu ( Hayat ), iş evi ( Bağdamı ) , kiler ( Mahzen ), ambar, samanlık, ahır olarak değerlendirilmektedir.
Bir çok evlerde zemin kat ile esas kat arasında bir ara kat vardır ki kat merdiveninin ara sahanlığından ulaşılan bu oda bir asma kat şeklinde olup tüm bina alanını kaplamaz. Kat yüksekliği minimum ölçülerdedir. Isı yalıtımı bakımından yeterli düzey sağlandığından kışlık oda olarak kullanılır.
Geleneksel Türk evinde çeşitli plan tipleri uygulanmıştır. İklim koşulları, yöresel alışkanlık ve gelenekler, ekonomik koşullar ve yöresel mimarinin etkilediği bu tipler şu kategorilerde toplanabilir:
1) Sofasız Plan Tipleri
2) Dış Sofalı Plan Tipleri
3) İç Sofalı Plan Tipleri
4) Orta Sofalı Plan Tipleri
1) Sofasız Plan Tipleri: Türk Evinin en ilkel durumudur. Odaların birbirleri ile ilişkileri yoktur. Her odaya dışarıdan girilir. Bu türler genellikle bahçe kapısı ve bahçe duvarları ile korunan iç avlulu, ön bahçeli veya yan bahçeli evler için söz konusudur. Anadolu’nun orta, güney ve doğu bölgelerinde uygulanmıştır. Bu tipin ekonomik koşullarla da ilgili olduğu söylenebilir. Örneğin İstanbul’da bu tipe rastlanmamıştır. Sofasız plan tipinin iki katlı olanları da vardır. Üst kata avludan bir merdivenle çıkılmaktadır.
2) Dış Sofalı Plan Tipleri: Türk evinin ikinci türüdür. Odalar arasındaki ilişkiler SOFA denilen bir ortak mekanla sağlanır. Anadolu’nun kırsal kesiminde, avlulu ve bahçeli evler için pek çok uygulama alanı bulmuştur. Sofa yılın büyük bir bölümünde oturma mekanı olarak kullanıldığından, doğa ile kucak kucağa yaşamak kırsal kesimi insanlarını adeta büyülemiştir. Ilıman veya sıcak iklimli yörelerden sofanın önü tamamen açık bırakılmış böylece ev halkı için bir serinleme imkanı yaratılmıştır. Kışın ise odalar ocaklarla ısıtıldığından odalarda barınılmıştır.
3) İç Sofalı Plan Tipleri: Geleneksel Türk evinin en yaygın olanıdır. Sofa odalar arasına alınarak halk arasında karnıyarık diye adlandırılan bir plan tipi ortaya çıkmıştır. Dış sofalı eve nazaran daha muhafazalı olması nedeniyle Anadolu ve Rumeli’nin her iklim kuşağında kullanılmıştır. Özellikle sıkışık yerleşmelerde, kasaba ve şehirlerde tercih edilmiştir. Dış sofalı evlere nazaran daha fazla odayı içermesi, daha ekonomik olması bu tercihin ana nedenleridir.
Bu türde sofa, ya güneşli, manzaralı yöne veya sokağa yönlendirilmiştir. Merdivenin durumuna göre, sofanın bir veya her iki ucunda köşk, sekilik gibi isimlerle anılan özel mekanlar yer almıştır. Burada ya bir sedir bulunurdu veya biraz yükseltilerek hatta sofadan parmaklıklarla ayrılarak biçimlendirilmiş bir geniş oturma köşesi düzenlenirdi. En eski tiplerde merdiven sofanın dışında bulunurdu. Daha sonraları sofanın içine alınmış fakat rast gele konumlandırılmıştır.
4) Orta Sofalı Plan Tipleri: Bu tip, diğerlerine nazaran daha geç uygulanmaya başlanmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’da saray, kasır, köşk gibi orta sofa çok değişik ve ilginç biçimler almış, böylece ev tasarımına zenginlik kazandırmıştır. Sofanın ortaya alınması ile ev planları daha çok kare veya kareye yakın dikdörtgenler haline dönüşmüştür. Binanın dört köşesine dört oda yerleştirilmiş, oda aralarına da merdiven, eyvan, hale, kiler, mutfak gibi servis mekanları getirilmiştir. Sofa önceleri dört köşe iken, zamanla köşeler pahlandırılmış, sekizgen, çokgen, oval veya eliptik şekiller oluşmuştur. Sofanın muhafazalı olması evin iyi ısıtılabilmesine imkan sağlamış, bu da soğuk bölgeler için tercih sebebi olmuştur.
Türk Evi Planında Ana Unsurlar
1) Sofalar: Sofa, odalar arası ortak bir mekandır. Türk evinin en karakteristik öğelerinden biridir. Bütün oda kapıları sofaya açılır. Sofanın kenarda, arada ve ortada yer almasına göre değişik plan tipleri çıktığını konumuzun 2. bölümünde anlatmıştık.
Sofalar bir sirkülasyon alanı olmakla birlikte aynı zamanda bir oturma ve toplanma alanıdır da. Dolaşım dışında kalan bölümlerinde biçimsel değişime uğrayarak ilginç oturma köşeleri oluşmuştur.
Sofa değişik yörelerde sergah, sergi, sayvan, çardak, divanhane gibi isimler alırlar. Sofanın tavanı profilli çıtalı tahta kaplamadır. 20. yüzyılın saray kasr ve köşklerinde ise son derecede zengin ahşap oyma işçilikler, çeşitli boyalarla yapılmış soyut süslemeler ve alçı tavanlar ağırlık kazanmıştır.

2) Odalar: Türk evinde oda, atalarının yaşadığı çadıra eşdeğerdir. Çadır nasıl tüm eylemleri karşılayan bir birim ise, oda da yaşamla ilgili bütün eylemleri yerine getiren bir bütündür. Oda yaşamla ilgili,oturma, dinlenme, yemek hazırlama, yemek yeme, ısınma, yatma gibi tüm eylemleri karşılayabilecek donatıya sahiptir. Odalar genellikle kare veya kareye yakın dikdörtgen şeklindedir. Binanın arsaya oturuşu hangi şartlarda olursa olsun üst kat odalarda çıkmalarla oda iç mekanının düzgünleştirilmesi yoluna gidilmiştir.
Türk Evi Planında İkinci Derece Unsurlar
1) Islak Hacimler (Mutfak, Banyo, vb): Geleneksel Türk evinde temiz ve pis su ile ilgili mutfak, hela, el yüz yıkama yeri, yıkanma yeri gibi hacimler tasarımda önemli birer sorun olmuşlardır. Çağdaş tesisat malzemelerinin ( boru, vana, musluk ) ve şehir içme suyu şebekesinin bulunmadığı dönemlerde ıslak hacimlere su getirmek, özellikle üst katlara çıkarmak mümkün olamamıştır. Evin kendisine ait çeşmesi, kuyusu, sarnıcı varsa bu kaynaklardan taşıma suretiyle su kullanımı söz konusu olmuştur. Evde, gündelik suyun depolanması için, elle taşınabilen büyük bakır kovalar ve toprak testiler kullanılmıştır. Pis su tesisatı ise temiz su kadar problem olmamıştır. Pişmiş topraktan yapılmış pöhrenkler löğün denilen özel harçlarla kalafatlanarak zemin ve üst katlardan pis suların tahliyesi için kullanılmıştır. Evlerin pis su giderleri ya sağlıksız pis su çukurlarına, ya yakındaki bir dereye ( halk arasında boklu dere diye anılır J ), veya şehir kanalizasyonuna bağlanmıştır.
2) Merdivenler: Merdivenler dış sofalı eski tiplerde tamamen dışarıda ve sofaya paralel bir konumdadır. Tek kollu ve genelliklede sahanlıksızdırlar. Bu tipte merdiven sofa içine alındığında ise eğer ara kat varsa bir sahanlık yaparak o odaya giriş sağlarlar. Eğer ara kat yoksa merdivenler tek kolludur. Sofa içindeki yerleri de rasgeledir.
Merdivenlerin oda sıraları arasına alınması hali, orta ve iç sofalı tiplerde daha çok görülür. O zaman plan şemasında merdivende önemli bir rol oynamaya başlar. Hatta öyle ki 19.yy. evlerinde merdiven biçimi, çevre galerileri, korkuluk ve basamakları ile merdivenler evin ziyneti haline gelirler. Merdivenler evin konumuna uygun olarak ahşap kagirdirler.
3) Ahır, Samanlık, Ambar: Bir çok evlerde Ahır, Samanlık ve Ambar ayrı bir yapı olarak inşa edilmişse de bir çoğunda evin zemin katında yer almışlardır. Özellikle köylerde ve kasabalarda yaşayan tarım uğraşan insanlar için büyük baş hayvanlar çok önemli olduğundan, onların bakımı, beslenmesi ve korunmasını sağlayan Ahır ve Samanlık evin ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Türk Evine Ait Karakteristikler
Türk evi yapısı iklim koşulları ve doğa örtüsü ile ilişkilidir. 4.I.A. Kara ikliminin egemen olduğu bölgeler (Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu) Bu bölgelerde kerpiç, taş yığma yapılar bulunur. 4.I.B. Ilıman ve yağışlı bölgeler (Rumeli, kuzey, batı, Güneybatı Anadolu) Bu bölgelerde de ahşap karkas yapılar çoğunlukta bulunur.
1) Kargir Yığma Yapılar: Kerpiç killi toprağın su ve samanla karıştırılıp yoğrularak ahşap kalıplara dökülmesi ve güneşte kurutulmasıyla elde edilen Türklere ait ilkel bir yapı malzemesidir. Ana ve yavru diye isimlendirilen büyük ve küçük boyları vardır. Çekme ve basınç mukavemetleri (drençleri) düşük olduğu için önemli binalarda kullanılmazlar. Kerpiç, ahşap karkas yapılarda üstün bir dolgu malzemesi olmuştur.
Kerpiç yapılar tek katlı kerpiç ve düz damlı evler orta ve doğu Anadolu köy yerleşimlerinin karakteristik görüntüsüdür.
Aynı coğrafi bölgelerin taşı bol yörelerinde taş yığma yapılarda çoğunluktadır. Ocaktan çıkarıldığında yumuşak, işlenmesi kolay olan bu taşlar zamanla sertleşmekte ve mukavemetleri artmaktadır. Bu taş binalar çok soğuk ve çok sıcak bölgelerde halkın tercih ettiği yapı türüdür.
Türk evi hangi iklim kuşağında olursa olsun iki veya üç katlı evlerde zemin katlar genellikle dışarıya karşı iyi korunan içe dönük bir karaktere sahiptirler. Bu nedenle zemin kat dış duvarları genellikle ya taştandır veya taş duvar mertekli karma kerpiç ana duvardır. Dışarıya pencere açılmaz ancak sokağa bakan ara kat varsa onun penceresi açılabilir .
Taş duvarlar cephelerde uygulanan oyma ve kabartma ve çeşitli süsleme unsurları ile dikkat çekerler.
2) Ahşap Karkas Yapılar: Geleneksel Türk evinde bodrum yapılması adet değildir. Ancak ıslak mekanlar bölümünde görüldüğü üzere zemin katta pek çok yörede mahzen denilen kiler toprağa bir miktar gömülmüştür. Bunun dışında bu mekan sadece bir odadan ibarettir ve çoğunluklada eğer varsa ara kat bu mahzenin üstünde olur.
Bodrum olmadığı için binaların temel duvarları derine inmez. Hatta denilebilir ki doğru dürüst temelleri de yoktur. Ahşap karkas evlerde ahşap taşıyıcıyı iskelet ya horasan harçlı yüzeysel bir temel taş duvarın üzerine veya büyük kübik köşe taşlarının üzerine kurulmuştur. Eğer taş duvarın üzerine kurulmuşsa duvarın üzerine yatırılmış kalan ahşap kirişlere oturtulan ana dikmeler, ara dikmeler, kenar çaprazları, pencere alt üst hatılları ve döşeme bırakma kirişi ile iskelet tamamlanmıştır. Eğer ev iki veya üç katlı ise diğer katlarda aynı biçimde üst üste tekrarlanmıştır.
Kötü bir alışkanlık olarak da çevrede mevcut tarihi bir kalıntıdan alınan işlenmiş büyük taşlar pek çok evde köşe taşı olarak alınmıştır. Bunların arasında üzeri yazılı kitabeler, sütun kaideleri, heykel kaideleri, kornişler maalesef köşe taşı olarak kullanılmışlardır. Ahşap karkas evlerde iskelet dolgusu olarak değişik yörelerde kerpiç, tuğla, taş kullanılmış, bazı hallerde de içi boş bırakılarak iç ve dış yüze ince ahşap çıtalar çakılarak üzeri kıtıklı kireç harcıyla sıvanmıştır. Buna Bağdadi sıva diyoruz. Bağ evi gibi yazlıklarda ise iç yüz tahta kaplanmış, dış yüz ise ahşap iskelet açıkta bırakılmıştır. Karadeniz yöresindeki örneklerde bu boşluklar ince yassı taşlarla doldurulmuştur.
3) Çatılar: Eski Türk evinlerinde iki tip çatı olduğu görülmektedir.
1)Toprak Damlı Düz Çatılar
2) Alaturka Kiremit Örtülü Meyilli Ahşap Çatılar
1) Toprak Damlı Düz Çatılar: Toprak damlı çatılar çoğu yuvarlak kesitli kalın ahşap kirişler üzerine oturtulmuştur. Kiriş araları kısa parça kalaslarla örtülüp üzerine 30-40 cm killi toprak serilmiş ve sıkıştırılmıştır. Kil tabakası güneşli havalarda gevşeyip kabardığı için her yağmur başlangıcında dama çıkılarak (Loğ taşı) denilen bir el silindiri ile dam sıkıştırılarak su geçirmezliği sağlanır.
2) Alaturka Kiremit Örtülü Meyilli Ahşap Çatılar: Geleneksel Türk evinde binalar büyük çoğunlukla bu çatı biçiminde yapılmıştır. Çatı konstrüksiyonu ahşap oturtma çatı türünde olup büyük açıklıkların geçilmesinde asma çatı veya kafes kirişli ahşap çatılar da kullanılmıştır. Ahşap karkas yapılarda çatı taşıyıcı iskelete oturtulmuştur. Biçilmiş ve çaplanmış kesitler yerine doğal yuvarlak kesitler, kiremit altı tahtası yerine ince yuvarlak ahşap çatılar kullanılmıştır. Arka veya yan cephelerde beşik çatı üçgen alımları duvarla kapatılmamış ve çatı içi sebze ve meyve kurutmak amacıyla sergen olarak kullanılmıştır.
Çatı üstüne çıkış delikleri çok değişik formlarda biçimlenmiştir ve Türk evinde önemli bir rol oynamaktadır. Orta Anadolu da bunlara Leyleklik denir.
Çatı örtüsü alaturka kiremittir. Bu malzeme Türklere ait bir malzeme olup pişmiş topraktan oluklu bir çatı örtü malzemesidir.
Saçaksız ahşap Türk evi yoktur. Saçaklar cephe biçimlenişine göre 40-150 cm genişliğindedir. Saçak altı kaplamaları önemli olmayan evlerde pek rastlanmaz ama önemli binalarda ise saçak altlar; Yatay veya eğik, profilli çıtalı tahta kaplama ile kaplanmış, saçak alın tahtası çeşitli motiflerle süslenerek saçaklara zenginlik kazandırılmıştır.
4) Cephe: M.S 940 Yılında İslamiyet in Türkler tarafından kabul edilmesi ile yerleşik hayat daha da katılaştı İslam i yaşantı kadın erkek ayrımını getirdiği için evin içe dönüklüğü binanın biçimlenişini ve cephe düzenlenişini daha da etkiledi.
Mavera-ün-nehir de bulunmuş iç avlulu Türk evi kalıntıları bu anlayışın örneklerindendir. Bu evlerin dışarıya açılan pencereleri yoktu. Bütün odalar iç avluda ışık almaktaydılar. Bina dış cephesi kale görünümü veren ve sağır yüzeylerden oluşuyordu. Evin planı ise bugünkü orta sofalı tiplere benziyordu.
Daha sonraki yüzyıllarda cephe anlayışında bazı değişikler gözlendi. Bu dönemlerden kalma konut kalıntılarına sahip olamadığımız için cephe özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamakla beraber kamu yapılarında ve camilerde giriş cephesi monumantal bir görünüm kazandı. Diğer cephelerin katı sağırlığını sürdürmesine mukabil giriş cephesi tezyini unsurlarla bezendi. Türk evi zeminden çatıya bir bütündür. Yatay ve düşey unsurlarla, boşluklar ve doluluklarla genel kitle tasarımı ile bir (plastik değer), bir (anıt) tır. Devamlılığı yoktur. Bitmiş, sonuçlanmış bir olgudur. Cephelerde bu anlayışa uygun olarak biçimlendirilmişlerdir.
Orta Anadolu’da yatayda cepheye yansıyan her bir mekan (Mağ ) adını alır. Bu 4 - 6 metrelik bir odayı veya sofayı tarif eder.
Simetri , Türk evinde çok tutulan bir kavramdır. Planda kitlede, cephelerde geniş çapta uygulanmıştır. Sofasız, dış sofalı plan tiplerinde de kullanılmakla beraber orta sofalı ve iç sofalı tiplerde sanki anıtsallığın bir anahtarı gibi kabul edilmiştir.
5) Pencereler: Eski Türk evlerinde pencereler genellikle üst katlarda yoğunlaşmakta, zemin katlar ise sağır duvarlardan oluşmaktadır. Alt kat pencereleri demir veya ahşap korkuluklarla güvenlik altına alınmıştır. Birçoklarında ayrıca mahremiyeti sağlamak üzere düz veya dışarı doğru şişkin ahşap kafesler kullanılmıştır. Bağ evlerinde veya yazlıklarda ise, rüzgar, yağmur, kar ve hırsızlık olaylarına karşı tüm kat pencerelerine ahşap çakma kepenkler ve panjurların kullanıldığına da tanık oluyoruz.
Ahşap karkas evlerde, tüm pencereleri çepeçevre ahşap eşik (söve ) ve pervazlar çevrelemektedir. Bu pervazlar özenli binalarda ilginç süsleme ve oymalarla zenginleştirilmiştir. Ayrıca iç ve dış cephelerde, döşeme kirişleri ve köşe ana dikmeleri de yine ahşap pervazlarla belirginleştirilmiştir. Bu pervazlar aynı zamanda cephe sıvasına da mastar görevi yapmaktadırlar.
Türk evinde normal pencere tipi dikine konulmuş dikdörtgendir. Genişlik ve yükseklik oranı ise genellikle ½ olmakla birlikle, genişliği 100 cm yi geçmemek ve dikdörtgen formunu bozmamak üzere çeşitli boyutlara tanık olunur. Önceleri yatay açılan çift kanatlı pencereler yaygın iken daha sonraları düşey hareketli sürme pencereler rağbet görmüş ve bunun neticesi olarak da ½ oranı zorunlu hale gelmiştir.
Pencereler tamamen ahşap olup yapımında geçme, kiniş ve ahşap pimler kullanılmıştır. Yazlık evlerde ve konaklarda tepe pencereleri de vardır. Kat yüksekliklerinin normalden büyük olduğu evlerde bu pencereler sadece ışık ve süs için kullanılan sabit unsurlardır. Bir başka tip pencere tipi ise çıkma (cumba) yan pencereleridir. Her ne kadar cumba cephesi pencereleri normal pencere biçiminde ve boyutunda ise de çıkma yanlarına bu genişlikte pencereler sığmadığı için daha dar pencereler cumbaya yandan da görüş olanağı kazandırmışlardır.
6) Dış Kapılar: Tarımla uğraşan insanlara hizmet verebilmek için evin giriş kapıları (taşlık, hayat) çift kanatlı yapılmıştır.
Giriş evin en zayıf noktası olduğu için kapı kasası ve kanatları en iyi cins keresteden imal edilmiştir. İç tarafında yatay ve kalın ahşap kuşaklarla takviye edilmiş ve dövme demir perçin çivilerle bir kale kapısı görünümü kazandırılmıştır. Bahçe ve avlu kapıları ise daha az özenlidir. Çoğunun üzerinde bir saçak (siperlik) vardır. Üzeri alaturka kiremit kaplıdır.
Ev giriş kapılarının üzerinde çoğunlukla camsız bir ışıklık penceresi vardır. Ahşap profilli parmaklıklar veya dövme süslü parmaklıklarla güvenliği sağlanmıştır. Hayata (zemin kat) ışık ve havalandırma sağlamak içindir. Daha özenli evlerde ise bu ışıklıklar formları, renkli camları veya vitrayları ile göz alıcı bir görünüm içindedirler.
Eve gelen kişilerin geldiklerini içeriye duyurabilmeleri için dövme demir, tunç veya çeşitli madeni alaşımlarla yapılmış kapı tokmakları da Türk el sanatları için övünç kaynağı olabilecek niteliktedir.
7) İç Kapılar: İç kapılarda ev sahibinin maddi varlığına ve sosyal seviyesine göre şekillenmişlerdir. Önemsiz kapılar iki veya üç yatay kuşaklı çakma kapılardır. Önemli evlerde ise aynalı kapılar, çok parçalı veya oyma işlemeli süslü kapılar odaları süslerler. Bazı evlerde baş odaların giriş kapılarının üstünde kemerli bir ahşap eleman vardır. Fonksiyonel bir değeri bulunmamakla beraber baş odayı tarif eden bir simgedir. Oda kapılarının üst pervazı odayı baştan başa dolaşan raf veya yatay pervazla birleşerek bütünlük sağlar. Zaten oda içindeki yüklük, gusülhane, ocak, kapı, raf gibi elemanların üst sınırı bu görsel hududu belirleyen öğelerdir.

8) Çıkmalar (Cumbalar): Geleneksel Türk evinin belki de en belirgin özelliği cumbalarıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir yapı sanatı bu öğeyi konut mimarisi ile bu kadar mükemmellikte bütünleştirememiştir. Arsa geometrisi ve topografyası ne olursa olsun cumbalar üst yapıyı düzgünleştirmiş odaları alışıla gelmiş kare veya kareye yakın dörtgenlere dönüştürmüş, zengin bir bakış açısı yaratmış, günün her saatinde gün ışığından yararlanma imkanı sağlanmış, iç mekanda ilginç yaşama ortamları yaratmıştır. Cumbalar, bulunduğu odaya diğer odalardan daha fazla değer kazandırmıştır. Çoğunlukla sokak cephesinde, bahçe-sokak köşesinde, simetrinin zorunlu hale getirdiği durumlarda da bahçe cephesinde yapılmıştır.
Çıkmalar; basit konsol çıkmalar, bindirmeli konsol çıkmalar, göğüslemeli çıkmalar (eli böğründe) diye gruplandırılabilir. Bu çıkmalarında ayrıca çeşitleri vardır. En basitleri kat kirişlerinin uzatılması ile elde edilen kat seviyesindeki taşmalardır. Taşıyıcı köşe direkleri üzerine oturtulan kalın ve kuvvetli iki başlık kirişi üzerine kat döşemesini teşkil edecek olan kirişler uçtan itibaren sıralanır. Genellikle dört köşe bazen de yuvarlak olurlar. Bu çıkmalar en fazla 60 - 70 cm boyutundadır.
Bindirmeli konsol çıkmalar ise taş konsollara benzeyen bir tertiple düzenlenirler. Bindirmeler iki veya üç kademe olabilir. Konsol kirişler kare veya kareye yakın dikdörtgen kesitli ve kalın kirişlerdir . Birbirine binen kirişlerin arasına yastık niteliğinde ahşap latalar konulur. Konsol kiriş boyutları 15x15, 15x18 cm civarında olup çıkma 100 - 130 cm kadardır. Bazen güvenliği sağlamak için çıkmanın iki yan ucuna payanda konduğu da olur.
Payandalı (göğüsleme, eli böğründe) çıkmalar en çok kullanılan ve hemen her yörede örneklerine sık rastlanan bir türdür.
Çıkmalar cephelerde ilgi merkezleridir. Türk mimarisindeki iç-dış özelliği iç mekandaki önemin dışa yansıması olduğundan cumbalar bol pencerelidir. Gerek çıkma alnında gerekse çıkma yanlarında üç yönde manzara, ışık, güneş ve görüş imkanı yaratılmaktadır.
Cumbaların içleri oturma eylemi için düzenlenmişlerdir. Sedir, makat gibi isimler alan 40-50 cm yüksekliğinde ahşap oturma yerlerinin üzerine, halılar, minderler, yastıklar, işlemeli örtüler serilerek Türklere özgü ilginç mekanlar yaratılmıştır. Yazlık evlerde, bağ evlerinde veya sıcak iklimli yörelerde çıkmaların altı tecrit edilmediği için hava akımına açıktır ve sedirde oturanlar serin bir ortamın tadını çıkarırlar. Soğuk ve ılıman iklimli yörelerde yapılan çıkmaların altı ise tecrit (samanlı kerpiç çamuru) edilerek mekanın iyi ısınması sağlanır.
9) Ocaklar ve Dolaplar: Bu iki öğe geleneksel Türk evinde birbiriyle çok iyi bağdaştırılmıştır. Her ikisinde de gerekli olan hacimsellik nedeniyle birbirini bütünleyen iki unsur olmuşlardır. Ocaklar odaların ısıtma elemanlarıdır. Dolaplar ise her odaya ait eşyaların saklandığı, bir başka deyişle işlevini bitiren eşyanın yerleştirildiği, kullanılması söz konusu olduğunda da kolayca alınabilecek konumda bulunan yerlerdir. Hemen hemen tamamı ahşap kapaklı ve kapalıdır. Türklerde camlı dolap geleneği yoktur. Çünkü Türkler zenginliklerini teşhir etmekten hoşlanmazlar.

10) Tavanlar: Yararlı kullanma alanı sınırı odanın çevresel örgütlenmesinde çok önemli bir görev yüklenmiştir. Tavan bir anlamda işlevsel olarak kullanılmaz. Diğer bir değişle elle tutulmaz buna karşılık gözle görülebilir. Bu neden üst kesim soyut biçimlere doğru gelişme göstermiştir. Türk odası kare veya kareye yakın dörtgenlerden oluştuğu için tavanda aynı geometriyi korumuştur. Orta alan ise merkezi bir bezeme anlayışı ile ilgi noktası haline dönüştürülmüştür.
Tavan bezemeleri Türk evinin en ilginç yönlerinden biridir. Geometrik biçimlerin tekrarından oluşan süslemeler olduğu gibi stilize edilmiş çeşitli kuş, hayvan ve çiçek motifleri ve çok emekli el işi oymalarda tavanları süslemektedir. Kenarlar (kenar suyu), merkezde (göbek) denilen süs elemanlarıyla zenginleştirilmektedir.
Türk Evleri Günümüze Kadar Neden Yaşayamadı?
Türk evi bu gün can çekişmektedir. Yaşantımızdan uzaklaşmaktadır. Sımsıcak izleri günümüz toplumunun kalplerinde yaşamakla birlikte, ayakta kalan örnekler her gün birer ikişer yok olup gitmektedir. Koruma amaçlı yasalarla verilen uğraşlarda bu trajik sonuca engel olamamaktadır. Sımsıcak izlerini kalbinde taşıyan halkımız da bu acı sona ilgisiz kalmaktadır.
Nedenleri:
01) Sosyal Nedenler
02) Kültürel Nedenler
03) Parasal Nedenler
04) Endüstriyel Nedenler
05) Geleneksel Nedenler
06) Ulaşım
07) Eğitim
08) Yapım Özellikleri ve Malzeme; gibi çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerle Türk evi korunmaya alınmış olsa bile yok olup gitmeye mahkum gözüküyor.
Eskinin korunmasında zorluklar bulunduğuna göre bu ata yadigarını çağdaşlaştırarak yeniden inşa etmek çözüm olabilir. Özellikle toplu konut sahalarında, Anadolu’nun muhtelif yerleşme bölgelerinde yepyeni tasarımlarla bu gelenek yaşatılabilir.
İç mekanlar, iç donatım elemanları çağdaş yaşam şartlarına göre dizayn edilebilir.
Basın ve yayın organlarıyla toplum bilinçlendirilebilir. Üniversitelerde normal programların arasına bu bilinçlenmeyi sağlayacak ek programlar yerleştirilebilir. Mimarlık eğitiminde geleneksel Türk evinin ağırlığı olabilir. Yatırımcı ve araştırmacı kuruluşlar bu yenileştirme ve çağdaşlaştırma operasyonları için modeller geliştirebilir. Malzeme üreten firmalar, bu anlayışa paralel olarak geleneksel motiflere ağırlık verebilir. Böylece eski mükemmel örnekler restore edilerek toplumun hizmetine sunulurken, diğer taraftan da bu işe gönül vermiş genç mimarlar yepyeni fakat geleneksel tavırlı Türk evleri ile kentlerimize çağdaş bir görünüm verebilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder